Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
19°
Ara

Dayanışmanın kalp atışı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Dayanışmanın kalp atışı

Her yıl 29 Ekim - 4 Kasım tarihleri arasında kutlanan Kızılay Haftası, sadece bir kurumun yıl dönümünü değil, aynı zamanda bir milletin vicdanını, merhametini ve dayanışma ruhunu simgeler. Çünkü Kızılay, bir tabeladan ibaret değildir; o, savaşın, depremin, yangının, selin, açlığın ve umutsuzluğun ortasında bir el uzatmanın, bir parça ekmeği paylaşmanın adıdır.

Türk Kızılay’ı, 1868 yılında Osmanlı döneminde “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kuruldu. O günden bu yana savaş meydanlarından afet bölgelerine, açlıktan kırılan köylerden sınır tanımayan insani yardımlara kadar her yerde, “iyiliğin kurumsal hali” olarak görev yaptı. Dünyada benzeri az olan bir dirayetle, her zorlu dönemde milletinin yanında oldu.

Kızılay’ın hikâyesi, aslında Türk milletinin karakteridir. Çünkü bu millet, tarih boyunca zor anlarda yardımlaşmayı, paylaşmayı ve “komşusu açken tok yatmamayı” bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Kızılay, bu duygunun kurumsal ve sürdürülebilir hale gelmiş şeklidir. Savaşta askerine, afette köylüsüne, salgında yaşlısına uzanan eldir.

Yardım bir refleks olmalı

Kızılay Haftası’nı kutlamak, sadece geçmişte yapılan kahramanlıkları anmakla sınırlı kalmamalıdır. Asıl mesele, bugünün gençlerine, çocuklarına bu yardımlaşma bilincini aşılamaktır. Çünkü yardımlaşmak bir refleks, bir alışkanlık haline gelmedikçe toplumsal dayanışma da güçlenmez. Her bireyin içinde bir “küçük Kızılay” olmalı. Bu, bazen kan vermekle, bazen bir battaniye bağışlamakla, bazen de bir sel felaketinde gönüllü olarak görev almakla mümkün olur.

Sadece afetlerde hatırlanmamalı

Ne yazık ki toplumda Kızılay, çoğu zaman sadece deprem, sel ya da yangın anlarında akla geliyor. Oysa Kızılay’ın faaliyetleri yılın her günü sürüyor. Aşevleri, kan merkezleri, sosyal yardımlar, eğitim destekleri, göçmen ve mültecilere yönelik insani projeler... Bunların hepsi sessizce, gündeme gelmeden yürütülüyor.
Kızılay, görünmeyen bir kahramandır. Gecenin bir yarısında bir kan torbası bulmak için yollara düşen sağlık personeli de, kırsalda çocuklara kıyafet ulaştıran gönüllü de, bu büyük zincirin bir halkasıdır.

Eleştiriden çok katkı zamanı

Elbette hiçbir kurum kusursuz değildir. Kızılay da zaman zaman tartışmaların odağına oturabiliyor. Ancak bu eleştiriler yapıcı olduğu sürece değerlidir. Çünkü Kızılay hepimizin kurumudur; toplumun güveniyle var olur. Bu güveni korumanın yolu ise eleştiriden kaçmak değil, şeffaflık ve katılımcılıkla ilerlemektir. Ama unutmayalım: Eleştirirken yıkıcı değil, yapıcı olmalıyız. Çünkü Kızılay’ın zayıflaması, toplumun dayanışma damarının zayıflaması demektir.

Yeni nesillere bir miras: İyilik

Bugünün dünyasında bireysellik, rekabet ve bencillik ön plana çıkmış durumda. Tam da bu noktada Kızılay’ın varlığı bir vicdan çağrısıdır. Okullarda, gençlik kamplarında, üniversitelerde Kızılay bilincini yaşatmak, çocuklara yardımlaşmanın önemini öğretmek geleceğe yapılacak en anlamlı yatırımdır. Çünkü bir milletin gücü, yalnızca teknolojisinde ya da ekonomisinde değil; merhametinde, paylaşma kültüründe saklıdır. Kızılay Haftası, bize bir kez daha hatırlatmalı: Yardım etmek sadece bir görev değil, insan olmanın gereğidir. Bugün bir çocuğun yüzünü güldürmek, bir hastaya kan vermek, bir depremzedenin elini tutmak bunların her biri insanlık onurunun yansımasıdır. Kızılay sadece bir kurum değil, bu toprakların vicdanıdır. O vicdanın sönmemesi için, hepimizin içinde bir “Kızılay” olmalı. Unutmayalım, bir gün biz de o yardıma muhtaç olan tarafta olabiliriz. Ve işte o zaman, karşımıza çıkan kırmızı hilal yalnızca bir sembol değil, insanlığın yüzündeki en saf gülümseme olacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *