Atatürk’ün hayali!
Cumhuriyet’in 102. yılına girerken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yalnızca bir devlet kurucusu değil, aynı zamanda bir gelecek vizyoneri olduğunu yeniden hatırlamak gerekiyor.
Onun kalkınma anlayışı, yalnızca fabrikalar kurmak ya da şehirleri modernleştirmekle sınırlı değildi.
Atatürk, Türkiye’nin enerjide kendi kendine yeten bir ülke olmasını istiyordu.
Ve bu vizyonun kalbinde köylü vardı.
Atatürk, “Köylü milletin efendisidir” derken sadece bir övgüde bulunmuyordu; aslında bir kalkınma modeli çiziyordu.
Köylünün toprağından bereket alırken, o bereketin artıklarını – hayvan gübresini, bitki atıklarını, organik çöpleri – enerjiye dönüştürebileceğini öngörüyordu.
Bu düşünce, bugün “biyogaz” adını verdiğimiz sistemlerin temelini oluşturuyor.
O yıllarda teknoloji buna izin vermese de fikir çok netti:
“Köylü kendi elektriğini üretsin, köy kendi enerjisini kursun.”
Atatürk’ün kırsal kalkınma vizyonunda, köy okulları, kooperatifler ve üretim merkezleri kadar, enerji bağımsızlığı da vardı.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında temelleri atılan bu anlayış, bugün “yerinde enerji üretimi” modeliyle yeniden hayat buluyor.
Bugün dünyada enerji krizi konuşuluyor; fosil yakıtlar tükeniyor, karbon salımı iklimi tehdit ediyor.
Tam da bu dönemde, Türkiye’nin köylerinden yükselen yeni bir güç var: biyogaz, biyometan ve güneş enerjisi.
Köylerde kurulan küçük ölçekli biyogaz tesisleri, hem organik atıkları değerlendiriyor hem de çiftçinin kendi elektriğini üretmesini sağlıyor.
Bu sayede hem doğa korunuyor hem de köylü ek gelir elde ediyor.
Atatürk’ün 100 yıl önce kurduğu “kendi elektriğini üreten köylü” hayali, bugün teknolojinin imkânlarıyla yeniden canlanıyor.
Artık her köy bir enerji adası olabilir, her çiftçi bir üretim merkezi.
Bu yalnızca ekonomik bir dönüşüm değil, Cumhuriyet’in özüne yakışan bir yeniden doğuştur.
Cumhuriyet, yalnızca geçmişin mirası değil, geleceğin teminatıdır.
Atatürk’ün vizyonu bize şunu öğretmiştir:
Bir ulus, ancak üreten, düşünen ve kendi enerjisini sağlayan bireylerle özgür olur.
Bugün biyogazdan güneşe, rüzgârdan organik gübreye kadar attığımız her adım,
aslında Cumhuriyet’in ilk yıllarında çizilen yolun devamıdır.
Enerji bağımsızlığı, yalnızca bir elektrik meselesi değil, bir ulusun bağımsızlık meselesidir.
Cumhuriyet’in 102. yılında, bizler o büyük vizyona yeniden dönüyoruz:
Topraktan enerjiye, atıktan umuda, köyden dünyaya yayılan bir dönüşümün tam ortasındayız.
Ve bu dönüşümün adı, Atatürk’ün enerjisiyle yeşeren Cumhuriyet Türkiye’sidir.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun...