Kıvırmak dans etmek

Terzi etek, paça kıvırma ve dikiş payını dikkate alarak keseceği kumaşı büyük tutar.
Metal işleme ve kesme işini yapacak teknik eleman kesme ve yıpranma payını bilir.
Marangoz ya da ahşam işleme yapanlar diğerleri gibi makas ve bıçak paylarını dikkate almak zorunda. Çünkü birleşme, bükme, kesme ve yıpranma payı olduğu gibi kıvırma payı da önemlidir.
İyi bir sürücü aracını dar yere park ederken direksiyonun nerede ne kadar kıvıracağını (döndüreceğini) bilir.
Dereye suya girecek olan paçasını ya da eteğini kıvırır.
Günümüzdeki gibi dinlerin olmadığı dönemlerde vurmalı ya da iki telli çalgı aleti eşliğinde kişiler hareket eder. Doğanın canlanması baharın gelişi, güneşin doğuşu, ayın tam görüntüsü bu hareketlerle karşılanır. Günümüzdeki “halk oyunları/dansları” o günlerden bugüne gelmiş.
Yine günümüzde müziğin ritmine uyumlu olarak yapılan ve sanatsal değer taşıyan bedensel hareketler yapılmakta. Müziğin uyumuna bağlı hızlı ve yavaş hareketler olduğu gibi bel büküp, diz vuran hatta olduğu yerde dönme hareketleri de olmakta. Müzik eşliğinde yapılan bu dans kıvırma hareketleri sanatsal bir değer taşır.
Bir de çocukların yaramazlık yaptıklarında “ben yapmadım” derler ama elleri ve yüzleri gerçeği gösterir. Çocuklar yaptıklarında muzırlık maskaralık denir ve hoş bir durum yaratır. Koca sıfatları adlarının önünde yaldızla yazılan kişiler yalan söylediklerinde kelimenin tam anlamıyla ne demeli?
Görevi ve sorumluluğu olduğu halde yerine getirmeyen ısrarla sorulduğunda yaptıkları alenen ortaya çıktığında mutlak bir bahane bulup uydurmaya, yalan söylemeye “kıvırma” denir.
Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesi haber almanın hızını daha da arttırdı. Günlerce, haftalar aylarca sırf kendi egoları ve sözde tarihi yazıtlarında; “Size verdiğim nimetimi ve sizi diğer topluluklara üstün kıldığımı hatırlayın ”diye yazılmış. Onlar bunu hatırlamak adıyla binlerce yıl birlikte yaşadıkları toplumları hakir görerek ırkçı, baskıcı ve katliamcı zihniyetini bir devlet politikası haline getirdi.
Kurulu sistemin askeri ırkçı baskıcı anlayışı “faşizm” 1940’lı yıllarda başta kendileri ile devrimci ve sosyalistler olmak üzere insanlığa karşı katliamlar yaptı. Bu ülke yönetimi katliamı kendi ülkesinde Filistin halkına yapmakta bir sakınca görmüyor. Ülke yönetimi dünyaya günlerce filim seyreder gibi hem kendi topraklarında yaşayanlara hem de komşu ülkelere bomba yağdırdı. Kendini savunanlara da bunlar bana saldırıyor deyip kendini mağdura yatırıp çılgınca saldırılarına devam etti. Bu kıvırma değil mi?
Şimdi de bu ülke yöneticileri tutmuş barış müzakereleri adı altında “siyaset meydanında” cirit atmakta. Politikacıların özellikle günümüzdeki kurulu sistem ve onun aparatlarının ikiyüzlü çirkin uygulamalarından biri de bu “yalan söylemek”. Bunların hemen hepsi son günlerde yaşanan katliama sessiz kalırken şimdi “barış elçisi” olduklarını beyan etmekte kim kanar bu yalana?
Politikacılar kurulu sistemin devamını isteyenler yapılanları, yaptıkları ve yapacakları her türlü uygulama ve açıklamaları sahte ve yalan üzerinedir. Bir yerlerde aile, kadın, kız adıyla günler düzenlenir kamusal alanlarda açıklamalar yapılır. Aynı saat aynı günde kızlarımız, kadınlarımız hunharca katledilir. Aileler aç ve açıkta bırakılır. İnsani temel hak ve özgürlükler bir bir çiğnenir.
Olmamışı olmuş yapan, yalancıya ve sözünü tutmayana methiler dizen gazeteci basın çalışanı olur. Hatta yöneticilerin araçlarına ayrıcalıklı binerler konutlara girer. Oysa zeytini talan eden, altın ve diğer maden aramaları doğanın ve insanın yaşamını yok edeceğini, emeğin ekmeğin hakkını haber yapan hain tuzaklarda kahpece saldırılarda katledilir. Ülkede özgürce konuşamıyor, gerçekleri dile getiremiyor ve örgütlenemiyorsa kim “demokrasinin varlığından söz eder”?
Politikacılar ve onlardan çıkar sağlayan ve beslenen çevreler yalancının yalancısı değil mi? Hani birileri ilkeli ve manevi değerden söz eder de yerine getirmediğinde ne denir?
Çocukların yaptıklarına gülüp geçiyoruz da büyüklerin sıfatları yüksek olanların yaptıklarına ne demeli?