
ABD ziyaretinden anladıklarımız...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD ziyareti, iki ülke ilişkilerinin seyrini tartışmaya açarken, eski ABD Başkanı Donald Trump ile olan kişisel ilişkisinin bu ziyaret üzerindeki etkisi yeniden gündeme geldi. Erdoğan’ın bu ziyareti sadece diplomatik temasları değil, aynı zamanda Washington’daki güç dengeleri bağlamında Trump’la olan geçmiş dostluğunu da değerlendirmek açısından önemli ipuçları taşıyor.
Erdoğan ile Trump arasındaki ilişki, klasik diplomatik protokolün ötesinde, kişisel düzeyde sürdürülen bir diyalog olarak öne çıkmıştı. Trump’ın başkanlığı döneminde iki lider arasında doğrudan iletişim kanallarının açık tutulması, zaman zaman Türkiye’nin lehine gelişmelerin önünü açmıştı. Örneğin, Barış Pınarı Harekâtı sonrası gelen yaptırım tehditlerine rağmen Trump’ın yumuşatıcı tutumu, Erdoğan’la olan ilişkisinin bir yansıması olarak değerlendirilmişti.
Trump, sık sık Erdoğan’ı “çok iyi anlaştığım bir lider” olarak tanımlarken, Erdoğan da Trump’ı “doğrudan, ne düşündüğünü söyleyen biri” olarak nitelemişti. Bu tür kişisel yakınlık, iki ülke arasındaki pek çok zorlu dosyada (S-400, Suriye, Halkbank davası gibi) geçici de olsa gerilimleri düşürmüştü.
2025 yılı itibariyle Trump yeniden Cumhuriyetçi Parti içinde güç kazanırken ve olası bir başkanlık adaylığı hazırlığı yaparken, Erdoğan’ın ABD ziyareti de bu bağlamda farklı bir anlam kazanıyor. Ziyaretin resmi gündeminde Biden yönetimiyle yürütülen görüşmeler ön planda olsa da, Cumhuriyetçi kanadın etkili isimleriyle yapılan temaslar, Erdoğan’ın Trump sonrası olası senaryolara da hazırlandığını gösteriyor.
ABD'de Trump etkisinin hâlâ sürdüğü bir dönemde yapılan bu ziyaret, Erdoğan’ın uzun vadeli ilişkilerde kişisel bağları önceliklendirme eğiliminin devam ettiğini düşündürüyor. Özellikle Erdoğan’ın Trump’a yakın medya kanallarına verdiği mesajlar ve Cumhuriyetçi çevrelere yönelik olumlu açıklamaları, bu stratejinin bir yansıması olarak yorumlanabilir.
Her ne kadar Erdoğan-Trump ilişkisi geçmişte bazı krizlerin aşılmasını sağlamış olsa da, Biden yönetimi ile ilişkiler, çok daha kurumsal ve mesafeli bir çizgide ilerliyor. Bu da Erdoğan’ın kişisel diplomasiye dayalı yaklaşımının mevcut yönetimle sınırlı bir etki yaratabileceğini gösteriyor. Ancak Erdoğan’ın Trump’ın yeniden seçilme ihtimalini ciddiye alarak, geleceğe dönük bir “ilişki sigortası” arayışı içinde olduğu da açık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyareti, klasik diplomatik hedeflerin ötesinde, ABD iç siyasetini de yakından takip ettiğini ve olası senaryolara göre pozisyon aldığını gösteriyor. Trump ile geçmişte kurulan kişisel ilişki, bu ziyarette doğrudan gündemde olmasa da, Erdoğan’ın uzun vadeli stratejisinin merkezinde yer almaya devam ediyor.
Ziyaretin sonuçları kısa vadede sınırlı olabilir; ancak Trump’ın 2024 seçimlerinde tekrar sahneye çıkması durumunda, bu ilişkinin yeniden etkili bir diplomatik kanal haline gelmesi muhtemel.