
Siyasi sığınma mı hesap verme korkusu mu?

Beykoz siyasetinde son günlerde yaşanan gelişmeler, sadece bir parti içi kırılmanın ötesinde; yerel siyasetin bütün dinamiklerini sarsan bir dönüşüme işaret ediyor. Belediye Başkan Vekili Özlem Vural Gürzel’in CHP’den istifası, kısa sürede domino etkisi yarattı. Ardından CHP’li Meclis Üyeleri Murat Uzun ve Uğur Gökdemir de partiden ayrıldıklarını duyurdu. Ve bu noktada artık şunu açıkça söylemek mümkün: CHP Beykoz’da sadece isimler değil, zemin kaybediyor.
İstifalar zincirleme geldi: Sıradan değil, sistematik
Özlem Vural Gürzel’in istifası, başlangıçta bireysel bir karar gibi sunuldu. Ancak çok geçmeden iki meclis üyesinin daha istifa etmesi, bu sürecin daha derin ve organize bir rahatsızlığın sonucu olduğunu gösterdi. Dahası, Uğur Gökdemir’in istifa açıklamasının AK Partili Meclis Üyesi Burak Karacam tarafından beğenilmesi, bu istifaların arkasında farklı siyasi odaklarla temas kurulduğu yönündeki iddiaları güçlendirdi. Bu sembolik hareket, kulislerde “yeni ittifakların ayak sesleri” olarak yorumlandı.
İmamoğlu'nun ekibi çatırdıyor mu?
Gürzel ve diğer meclis üyeleri, geçmişte destekledikleri İmamoğlu çizgisinde attıkları imzalar ve aldıkları kararlar nedeniyle, yaklaşan dava sürecinden ciddi endişe duyuyor. Özellikle 15 Eylül’de görülecek davada “mutlak butlan” kararı çıkması durumunda, bu isimlerin sadece siyasi değil, hukuki sorumlulukla da yüzleşmeleri gerekebilir. Bu nedenle, istifalar sadece parti içi anlaşmazlıkla açıklanamaz. CHP’de İmamoğlu ekibinin gücünü kaybetmesi, yeni yönetimin geçmiş dönem uygulamalarını ifşa edebileceği korkusu, bu gruba yakın isimlerde ciddi bir “açığa düşme” paniğine yol açtı. Ve bu panik, bazı isimleri başka siyasi yapılardan “koruma” aramaya itti.
Özlem Vural Gürzel AK Parti’den siyasi sığınma ister mi?
Kulislerde en çok konuşulan konu ise şu: Özlem Vural Gürzel, AK Parti’ye geçerek kendine siyasi bir sığınak mı arıyor? Bu soru, henüz resmen yanıtlanmış değil. Ancak veriler, bu iddianın boş olmadığını gösteriyor. Gürzel’in Beykoz’da siyasi zemin kaybetmesi, CHP içindeki desteğini yitirmesi ve karşı karşıya kalabileceği olası hukuki süreç, onu bir “siyasi koruma kalkanı” arayışına yönlendirmiş olabilir.
AK Parti’nin yereldeki güçlü pozisyonu, bu isimler için sadece yeni bir siyasi rota değil, aynı zamanda hukuki bir zırh arayışı olarak da değerlendiriliyor.
CHP için çift taraflı kriz
Bugün gelinen noktada, CHP yalnızca örgütsel bir kayıp yaşamıyor; aynı zamanda kendi içinde giderek büyüyen bir korkuyla yüzleşiyor: İfşa korkusu. Yeni yönetimin geçmiş dönemdeki yanlışları açıklamaya hazırlanması, İmamoğlu’nun çevresindeki isimlerin birer birer pozisyonlarını terk etmesine yol açıyor. Bu da CHP için çifte kriz demek: Hem iç çözülme hem de kamuoyuna karşı itibar kaybı.
Sığınanlar mı kurtulacak sır perdesi mi kalkacak?
Özlem Vural Gürzel’in istifası, artık sadece bireysel bir ayrılık değil. O, bir dönemin kapanmakta olduğunu ve bu dönemin aktörlerinin kendilerini hukuken ve siyaseten güvenceye alma çabasında olduğunu gösteren bir işarettir. Beykoz’da yaşananlar, CHP’nin İstanbul genelinde karşı karşıya olduğu daha büyük bir sorunun yerel yansımasıdır: Güç kaybı, iç hesaplaşma ve korkuyla örülü bir çözülme. Şimdi herkesin gözü 15 Eylül’e çevrilmiş durumda. Eğer o duruşmada “mutlak butlan” kararı çıkarsa, bugün sadece istifa edenler değil, bir dönemin tamamı siyaseten ve hukuken sorgulanır hale gelecek. Ve belki de bu kez, siyasette “sığınanlar” değil, geride kalanlar konuşulacak.