
Ekonomi maalesef kötü yönetiliyor

Son yıllarda Türkiye ekonomisi, ciddi yapısal sorunlarla ve kötü yönetimle karşı karşıya. Enflasyon, faiz, kur politikaları gibi temel ekonomik araçların rasyonel çerçeveden uzak yönetilmesi, halkın alım gücünü zayıflatırken ekonomiye olan güveni de önemli ölçüde sarsmış durumda. Özellikle son beş yılda izlenen ekonomi politikaları, kısa vadeli kazanımlar uğruna uzun vadeli istikrarı feda eden bir anlayışla yürütüldü.
Türkiye’de TÜİK verilerine göre bile yıllık enflasyon %50’nin üzerinde seyrediyor. Ancak çarşıda, pazarda ve markette hissedilen gerçek enflasyon, açıklanan resmi rakamların çok daha üzerinde. Temel gıda ürünlerinden kiralara, ulaşım giderlerinden enerji maliyetlerine kadar neredeyse tüm harcamalar her ay artmaya devam ediyor.
Bu durumun temelinde, üretim yerine tüketime dayalı bir ekonomi modeli, sürekli değişen ve tutarsız para politikaları ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaybetmiş olması yatıyor. Enflasyonun kalıcı şekilde düşmemesinin başlıca nedeni, iktidarın piyasa gerçeklerinden kopuk bir şekilde faizleri baskılaması ve bunu ekonomik büyümenin tek yolu olarak sunması.
Merkez Bankası’nın görevlerinden biri fiyat istikrarını sağlamak, yani enflasyonu kontrol altına almaktır. Ancak son yıllarda Merkez Bankası başkanlarının sık sık görevden alınması ve politikaların siyasi direktiflere göre şekillenmesi, kuruma olan güveni yok etti. Enflasyonla mücadelede kararlılık gösterilememesi, hem yerli yatırımcıların hem de yabancı sermayenin Türkiye'ye olan ilgisini azalttı.
Ekonomik veriler ne kadar süslenirse süslensin, gerçek hayat başka bir şey söylüyor. Emekli maaşları, asgari ücret ve memur gelirleri, artan hayat pahalılığı karşısında her geçen gün eriyor. Gıda güvenliği, barınma hakkı ve eğitim gibi temel hizmetlere erişim bile zorlaşmış durumda. Genç işsizlik oranı yüksek, eğitimli kesim yurt dışına göç ediyor.
Ekonomide güvenin yeniden tesisi için öncelikle Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sağlanması, kurumların liyakate dayalı bir şekilde yönetilmesi ve hukuk sisteminin işler hâle getirilmesi gerekiyor. Kısa vadeli popülist adımlar yerine uzun vadeli, sürdürülebilir ve halkın refahını önceleyen ekonomik reformlara ihtiyaç var.