
Türkiye'de demokrasi can çekişiyor

Türkiye bir kez daha sabahı, demokrasiden bir adım daha uzaklaşarak karşıladı. CHP İl Başkanlığı’na atanan kayyum kararı, sadece muhalefet partisine değil, halkın iradesine yapılmış açık bir müdahaledir. “Milli irade” söylemini yıllardır bayraklaştıran iktidar, işine gelmediğinde o iradeyi yargı sopasıyla, kolluk gücüyle ezmekten hiç çekinmiyor. Artık kimse, bu ülkenin hukuk devleti olduğuna dair inandırıcı bir iddiada bulunamıyor. Çünkü yargı, iktidarın bir aygıtına dönüşmüş durumda. Tarafsız ve bağımsız olması gereken yargı, muhalefeti sindirme, eleştirel sesi susturma aracına çevrildi. Bu tablo, ne demokrasiyle bağdaşır ne de halkın onuruyla.
Dün yaşanan olaylar da bu baskıcı zihniyetin küçük bir özeti gibiydi. İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde yapılan protestolar polis ablukasına alındı. Barışçıl bir şekilde düşüncesini dile getiren yurttaşlar gözaltına alındı, darp edildi. Türkiye'de muhalif olmak, artık sadece siyasi bir tercih değil; cesaret isteyen bir direniş biçimine dönüştü. Ve bu direniş, her geçen gün daha da zorlaşıyor çünkü iktidar, demokratik yollarla değil, zor aygıtlarıyla varlığını sürdürmeye çalışıyor.
Otoriterliğin en tehlikeli boyutlarından biri de iletişimi kesmek, halkı yalnızlaştırmaktır. Dün yaşanan olaylar sırasında sosyal medya erişimi kısıtlandı, internet yavaşlatıldı. İktidarın bu taktiği artık klasikleşti: Ne zaman bir kriz yaşansa, vatandaşların bilgiye ulaşma hakkı ellerinden alınıyor. Bu çağda interneti sansürlemek, insanların gözünü bağlamakla, ağzını bantlamakla eşdeğer. Gerçeği saklamanın, yalanı yönetmenin başka bir yolu kalmadı çünkü başka türlü halkı ikna edemiyorlar. Ancak bilmeliler ki; gerçek, er ya da geç ortaya çıkar. Ve bu halk, unutmuyor.
Yargıdan kolluk kuvvetlerine, medyadan internet altyapısına kadar her alanı tahakküm altına alan bir iktidarla karşı karşıyayız. Seçimle kaybettiğini devlet gücüyle geri alan, halkın iradesine saygı göstermeyen bir anlayış, artık sadece muhalefetin değil, tüm toplumun ortak sorunudur. Bu sadece CHP’nin değil, bu ülkeye inanan, demokrasi isteyen her yurttaşın meselesidir.
Bu gidişat sürdürülemez. Türkiye, kayyumlarla, sansürle, polis copuyla yönetilemez. Demokrasi, seçimden seçime hatırlanacak bir kavram değil; her gün, her kurumda yaşatılması gereken bir değerdir. İktidarın, halkın iradesine karşı bu kadar hoyratça davranması, aslında kendi meşruiyet krizinin itirafıdır.
Bugün kayyumla susturulan muhalefet, yarın çok daha güçlü bir şekilde geri dönecektir. Çünkü baskı geçicidir; ama halkın özgürlük arzusu kalıcıdır.