
Mevlid Kandili: Bir ışığın doğuşu

Yılın en anlamlı gecelerinden biri daha kapımızda: Mevlid Kandili. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğumunu idrak ettiğimiz bu mübarek gece, sadece bir tarih değil; bir duruş, bir hatırlayıştır.
Mevlid Kandili’ni sadece dualarla mı karşılıyoruz, yoksa onun özüne uygun bir yaşamla mı?
Zamanın ruhuna karşı Mevlid’in ruhu
Günümüzde dünya, daha fazla teknolojiye, daha fazla bilgiye, daha fazla hıza sahip. Ama aynı zamanda daha fazla öfkeye, yalnızlığa, huzursuzluğa da sahip. İnsanlık bir çıkış arıyor; adalet, merhamet, ahlak gibi kavramlara her zamankinden daha çok muhtaç. İşte tam bu noktada Mevlid Kandili'nin anlamı büyüyor. Çünkü Efendimiz’in dünyaya gelişi, tam da bunları öğretmek içindi.
Peygamber Efendimiz’in hayatı, bugünün insanına sunulmuş bir rehber gibidir. O, öfkeye sabrı, kini affı, zulme adaleti tercih etmişti. Kırmamış, kırılanı onarmıştı. O halde biz, bugün hâlâ sosyal medyada birbirimizi kırıyorsak, komşumuza selam vermiyorsak, adalet yerine çıkar peşindeysek; Mevlid gecesinden sadece kandil simidi ve mesaj bolluğu kalmış demektir.
Sadece kutlamayalım, hatırlayalım
Mevlid Kandili, sadece bir dinî gün değil; aynı zamanda bir vicdan muhasebesidir. Onun doğumu, insanın kendini yeniden inşa etmesi için bir fırsattır. Bugün dünyada bir çocuğun ağlaması, bir annenin aç uyuması, bir gencin umutsuzlukla boğuşması varsa; O’nun getirdiği mesaj hâlâ tam anlaşılmamış demektir.
Bu geceyi kutlamak güzel; ama onun yolunu yaşamak asıl güzellik.
Mevlid, karanlık bir çağda bir ışığın doğuşuydu. O ışığı sadece konuşmakla değil, yaşamakla çoğaltabiliriz.