
Adalet gecikmesin!

Adli tatilin sona ermesiyle birlikte yargı sistemi yeniden tam kapasiteyle çalışmaya başlıyor. Mahkemeler duruşmalara, savcılıklar ise soruşturma ve iddianame hazırlıklarına hız verecek. Bu yeni döneme girerken, özellikle dikkat çekilmesi gereken bazı kritik dosyalar var: Tutuklu bulunan CHP’li belediye başkanlarının dosyaları.
Hatırlanacağı üzere, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra birçok CHP’li belediye başkanı çeşitli gerekçelerle gözaltına alındı, bazıları ise tutuklandı. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen bazı başkanlar hakkında henüz bir iddianame bile hazırlanmış değil. Suçlama net değil, deliller kamuoyuna açıklanmış değil, savunma hakkı kullanılmamış... Ama insanlar özgürlüklerinden mahrum bırakılmış durumda.
Bu, sadece bireysel özgürlüklere yönelik bir ihlal değil; aynı zamanda hukukun temel ilkelerine aykırı bir durumdur. “Tutukluluk bir tedbirdir, ceza değil” anlayışı, maalesef yerini fiilen “peşin cezaya” bırakmış durumda. İddianamesi yazılmadan aylarca hapiste tutulan seçilmiş belediye başkanları, hem adil yargılanma haklarından mahrum bırakılıyor hem de halkın iradesi yok sayılıyor.
Bir kişinin tutuklanması, kamuoyunun önüne konan net delillerle, hızlı ve şeffaf bir yargılama süreciyle anlam kazanır. Aksi takdirde, bu süreçlerin siyasi bir tasfiye aracı olarak kullanıldığı algısı güçlenir ki bu da yargıya olan güveni zedeler. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey, hesaplaşma değil; helalleşme değilse bile adil ve tarafsız bir hukuk sistemidir.
Şimdi yapılması gereken nettir:
Savcılıklar, dosyaları daha fazla geciktirmeden tamamlamalı.
İddianameler hazırlanmalı ve kamuoyuyla şeffaf şekilde paylaşılmalı.
Mahkemeler, gecikmeden yargılamalara başlamalı.
Eğer deliller yetersizse, tutuklu CHP’li belediye başkanları derhal serbest bırakılmalı.
Unutulmamalıdır ki adalet sadece yerini bulmakla değil, zamanında yerini bulmakla anlam kazanır. Geciken adalet, adalet değildir. Siyasi arenada rekabet olabilir, eleştiri olabilir, hatta sert tartışmalar olabilir. Ama hukuk herkes için ortak zemin olmalı. Bu zemini kaybedersek, kazanan hiç kimse olmaz.
Türkiye’nin demokrasiye, hukuka ve toplumsal barışa her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Bu nedenle adaletin terazisi şaşmamalı, yargı süreci hızla işletilmeli ve gereksiz mağduriyetlere son verilmelidir.
Seçilmiş belediye başkanlarını görevlerinden almanın en doğru yolu sandıktır, savcılık mührü değil.