Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Sisli
21°
Ara

Balık hafızalı olursak...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Balık hafızalı olursak...

Eskilerin çok güzel bir sözü vardır.. "Arsıza yüz verme, tepene çıkar. Edepsize çok susma, sabrını yorar. Cahile çok vefalı olma, bir pula satar. Yol yordam bilmeyenle yola çıkma, istikametin şaşar." Bir başka deyişte ise şöyle der; "Ahlâkin bozuk olduğu bir toplumda yalnızlık şifadır."
Yani demem odur ki ayaklar baş başlar ayak olmuş canım ülkemde. Sap saman ne varsa biri birine karışmış. AKP iktidaru artık gündeme de ülkeye de sahip olma yönetme erkinden gittikçe uzaklaşıyor.Uzaklaştıkça, dilleri cebrrutlaşıyor. Baskıları artıyor. Kullandıkları apartlarla özellikle başta CHP olmak üzere ülkede muhalif kim varsa baskısını arttırıyor. CHP'li onlarca belediye başkanı bürokrat ve her kesimden muhalifler gençler gerekçe göstermeksizin Silivri zindanlarına yada başka zindanlara atılıyor. Bir yanda bunlar olurken AKP iktidarı dönemindeki rezillikler ise ortaya saçılıyor. Ama. Zurnanın zırt dediği yerde tam burası. Ortalığa saçılan yolsuzluklar, usulsüzlükler dedi AKP iktidarı aparatları ve yandaş medyası tarafından balık hafızalı ülkemde çok acil bir şekilde unutturuluyor.

Balık hafızamızı tazeleyelim

Sevgili Dostlar. Bir ay bile olmadı ülkenin dört bir yanında canım ormanları yanan/yakılan ülke biz değiliz. Sanki çok kısa süre önce sahte diploma skandalı yaşanmış bir ülke gibi değiliz. Bir ay önce LGS skandalı yaşanmış bir ülke gibi değiliz..Bir yıl önce yenidoğan çetesi skandalı yaşanmış bir ülke gibi değiliz. Beş ay önce Bolu otel yangını skandalı yaşanmış bir ülke gibi değiliz. Bir yıl önce 3 milletvekilinin altın kaçakçılığı skandalı yaşanmış bir ülke gibi değiliz. Dört yıl önce ticaret bakanının kendi şirketinden bakanlığa dezenfektan satması skandalı yaşanmış bir ülke gibi değiliz.İki yıl önce Kızılay'ın depremzedelere çadır satması skandalı yaşanmış bir ülke gibi değiliz. Kısaca şöyle diyelim arkadaşlar. Ülkemizimn geldiği nokta acıdır ama budur ;"Aklı öldürürsen ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür." Fatih Sultan Mehmet Han'ın dediği gibi. tam batma durumundayız. Ama maalesef bu durumda bile AKP tüm düğmelere basarak operasyonlarına devam ediyor. Ülke yanmış, ülke batmış umurlarında değil. 

Ülke çöküyor

Bir taraftan orman yangın haberleri,Bir taraftan kuruyan nehirler göller baraj haberleri,bir taraftan iflas eden şirket haberleri.Bir taraftan doğa katliamı haberleri. AKP benden sonra yaşanacak bir vatanda kalmasın diye elinden gelen her şeyi yapıyor. Bakın arkadaşlar,sınav sorularının çalınması olayı henüz küllenmeden sahte diploma skandalı patlak verdi. Çalışmadan ,emek vermeden, alınteri dökmeden diploma alanların üst makamlarda görev yapması içimizi acıtıyor. Diplomalar sahte. Ehliyetler sahte. İmzalar sahte. Unvanlar sahte. Yediğimiz gıdalar sahte. Tüm bunlar sahte olunca aklımıza şu soru takılıyor: Acaba yaşamımız da mı sahte? En kötüsü de bu değil mi? Evet. en kötüsü de bu.
Üç gün susalım, millet alık, balık hafızalı nasılsa unutulur dediler.Çünkü hepsi diploması şaibeliler! Ülke her alanda lime lime dökülüyor! Bu taşları kaldır bir AKP'li çıkıyor. Yaşadıklarımızın hiçbiri tesadüf değildir. Şimdi iktidar ve yandaşlarınca yapıla şudur; ucu siyasete değdi ve şimdi unutturma politikası başladi. Tepedekiler diplomasız, kendilerine mi dava açsınlar! Hiç birisinin hakkinda islem yapilmadi aksine bu sahte diploma olayini ispat edenler hakkinda bir sürü davalar açıldı. Yani bunlar bu kadar aymaz ve yüzsüzler.
 Sahte diplomalı soysuzlar ve arkalarındaki çetelere ne oldu, kaçı hakkında işlem yapıldı, neden öğrenemiyoruz? Sahte diplomayı kim alabilir? Siz, ben alamayız. Sahte diplomalıların üst makamlara atanması tesadüf olabilir mi? Siyasi ayaklara dokunulmadığı sürece çarkları dönmeye, halk o çarklarda doğranmaya devam edecektir! Sen uyumaya devam et güzel ülkem.
Bir toplumun temeli olan eğitim sistemi sahte diplomalarla örselenmişse, oradan yükselen her şey çürüktür. Birilerinin hak etmediği koltuklarda oturması, yalnızca bireysel bir ahlak sorunu değildir. Bu, kamusal güvenin çökmesi, liyakatin mezara gömülmesi, umudun sürgüne yollanmasıdır.
Sahte diplomalarla üst makamlara gelenler, yalnızca kendi ceplerini doldurmaz. Eksik bilgileriyle yanlış kararlar alırlar, kurumları içten içe çökertirler, halkın canını tehlikeye atarlar. Sahte bir doktorun elinde yaşam söner. Sahte bir mühendis yüzünden bina çöker. Sahte bir hukukçu yüzünden adalet şaşar. Ve sahte bir yönetici yüzünden tüm düzen felç olur. Üstelik sadece belgeler değil, sözler de sahte.Vaatler boş. Dürüstlük maskeli. Sahicilik yerini gösterişe bırakmış.
Gerçek birer birer kaçıyor elimizden. Peki, bu düzende gerçeğe nasıl ulaşılır? İlk adım: susmamak.İkinci adım: sorgulamak.Üçüncü adım: ısrarla, inatla, sabırla doğruda ısrar etmek. Gerçek, yalnızca mahkeme salonlarında değil, vicdanlarda da aranmalı. Her yurttaş kendi bulunduğu alanda "hak edilmişin" peşinde olmalı. Gerçek bir diploma, gerçek bir liyakat, gerçek bir sorumluluk duygusu... İşte ülkenin gereksinimi olan tek şey bu. Çünkü sahte olan her şey, er ya da geç çöker. Ama gerçek, dimdik ayakta kalır. Bir gün mutlaka o gerçeğe ulaşacağız.Yeter ki onu aramaktan vazgeçmeyelim. “Hayat”, diyordu Kierkegaard, "geriye doğru anlaşılır ama ileriye doğru yaşanır.

Gerçekler ortaya çıkıyor

Türkiye’de son dönemde ortaya çıkan sahte diploma skandalı, ülkenin uzun süredir içinde bulunduğu rant ekonomisinin en çarpıcı yansımalarından biri olarak hafızalara kazındı. Kısa vadeli çıkarların, liyakat yerine sadakatin ödüllendirildiği bu sistemde; partizanca atamalar, torpilli işe alımlar ve kamu kaynaklarının belirli gruplara aktarılması artık sıradanlaşmış durumda. Bu yozlaşmış düzen, sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal çöküşü de hızlandırıyor.
Rant ekonomisi, çıkar ilişkilerine dayalı bir döngü oluşturuyor: Taraflar, istediklerini elde ettikleri sürece sistem devam ediyor; çıkar dengesi bozulduğunda ise krizler kaçınılmaz hâle geliyor. Bugün yaşanan ekonomik dar boğaz, bu sürdürülemez yapının artık tıkandığının en açık göstergesi. Sahte diploma olayı ise bu çürümenin sembolü haline gelerek, liyakatin tamamen göz ardı edildiğini, ehil olmayan kişilerin kritik görevlere getirildiğini gözler önüne serdi.
Ekonomide yıllardır süren “ahlaksız büyüme” modeli, siyasette ve kamu yönetiminde de kendini gösteriyor. Kamu yönetimindeki bu yozlaşma yalnızca bugünü değil, gelecek nesilleri de etkiler. Gençler, emeğin değil ilişkilerin ödüllendirildiğini gördükçe adalet inancı zayıflar. Bu da toplumsal huzurun ve üretkenliğin uzun vadede çökmesine yol açar. Liyakatin yok sayıldığı bir düzen, eninde sonunda hem devleti hem de milleti zayıflatır. Bu düzen, kamu kurumlarını ehil olmayanların eline bırakıp dürüst çalışanları kenara itebilir. 


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *