Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
22°
Ara

Ne demokrasi var ne adalet ne de para!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ne demokrasi var ne adalet ne de para!

Türkiye, uzun zamandır demokrasi ile otoriterlik arasında sıkışmış bir ülke. Son gelişmeler ise artık demokrasi adına elde ne varsa tamamen yok edildiğini açıkça gösteriyor. İnan Güney ile beraber 17 CHP’li belediye başkanının tutuklanması, yalnızca siyasi bir operasyon değildir; bu, doğrudan halkın iradesine vurulmuş ağır bir darbedir. Sandığa gidip oy veren milyonların tercihi bir gecede yok sayılmaktadır.

Halkın oyuyla seçilmiş belediye başkanlarının yargı eliyle görevden alınması, artık yargının iktidarın sopası haline geldiğini kanıtlıyor. Adalet, tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş; siyasi iktidarın talimatıyla hareket eden bir mekanizma haline gelmiş durumda. Bu tablo, sadece muhalefet partilerine değil, bu ülkenin her bir yurttaşına karşı işlenmiş bir haksızlıktır. Çünkü mesele CHP değildir, mesele sandığın bir anlamının kalıp kalmadığıdır. Bugün CHP’li başkanlara yapılan bu operasyon, yarın farklı düşünen her kesime yapılabilir.

Türkiye’de iktidarın asıl niyeti çok açık: Yerel yönetimleri muhalefetin elinden almak, CHP’nin halkla kurduğu bağı koparmak ve kendi siyasal hegemonyasını pekiştirmek. Ancak bunun bedelini yalnızca siyaset değil, toplumun tamamı ödüyor. Halk iradesi gasp edilmiş, demokrasi tamamen devre dışı bırakılmıştır.

Öte yandan siyasi baskının gölgesinde kalan bir başka büyük gerçek de ekonomik krizdir. Bugün Türkiye’de işçi açlık sınırının altında bir ücretle yaşam mücadelesi veriyor. Emekli, ömrünü çalışarak tüketmiş ama yaşlılığında onurlu bir yaşam değil, açlıkla sınanan bir hayat sürüyor. Pazar filesi boş, mutfakta tencere kaynamıyor. Öğrenciler, en temel barınma ve eğitim haklarından mahrum bırakılıyor. Gençler gelecekten umudunu kesmiş, daha iyi bir yaşam için başka ülkelerin kapısını çalmaktan başka çare göremiyor.

Toplumsal çöküşün bu denli derinleşmesinin en büyük nedeni, iktidarın halkın gerçek sorunlarını görmezden gelmesidir. Onlar için işçinin alın teri, emeklinin alın yazısı, öğrencinin geleceği önemli değildir. Tek amaçları kendi iktidarlarını korumak, muhalefeti susturmak ve yargıyı baskı aracına dönüştürmektir.

Oysa demokrasinin özünde sandık vardır, halkın iradesi vardır. Halkın özgür iradesi yok sayıldığında, demokrasi yalnızca kâğıt üzerinde kalan bir süsten ibaret olur. Bugün Türkiye’de yaşanan tam da budur. İktidar, seçimleri göstermelik bir oyuna dönüştürmüş, yargıyı siyasallaştırmış ve toplumun tüm kesimlerini baskı altına almıştır.

Halk, hem siyasi hem de ekonomik açıdan bir kuşatma altındadır. Bir yandan oy hakkı, seçme ve seçilme hakkı gasp ediliyor; diğer yandan işsizliğin, yoksulluğun, hayat pahalılığının altında eziliyor. İşçi de, emekli de, öğrenci de, esnaf da aynı şekilde bu düzenin mağdurudur.

Bugün yaşananlar, Türkiye’yi yalnızca demokrasi krizine değil, aynı zamanda büyük bir toplumsal çöküşe sürüklüyor. İnan Güney ve 17 CHP’li başkanın tutuklanması, demokrasi adına bir kırılma noktasıdır. Eğer bu gidişe dur denmezse, yarın bu ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemeyecek. Çünkü bağımsız bir yargı yoksa, adalet yoksa, demokrasi yoksa; halkın ekmeği de, özgürlüğü de, geleceği de yoktur.

Türkiye’nin bugün ihtiyacı olan şey, baskı ve korku siyaseti değil; adil bir düzen, özgür bir siyaset alanı ve halkın iradesine gerçekten saygı gösteren bir iktidardır. Aksi takdirde ne demokrasi kalacak, ne refah, ne de umut…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *