Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Gök gürültülü hafif yağmurlu
24°
Ara

Şap hastalığı: görünmeyen tehdit

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Şap hastalığı: görünmeyen tehdit

Türkiye’de hayvancılığın omuzlarına yüklenen yeni bir kriz, 2025 yazında yeniden gündeme oturdu: Şap hastalığı. Bir zamanlar kontrol altına alındığı düşünülen bu hastalık, farklı bir serotiple (SAT-1) geri döndü ve özellikle doğu ve güneydoğu illerimizde büyük bir risk oluşturdu. Şap hastalığı, ilk bakışta sadece hayvan sağlığını tehdit eden bir sorun gibi görülse de, etkileri çok daha derin. Et ve süt veriminde ciddi düşüşlere yol açan bu virüs, aynı zamanda üreticinin kazancını, tüketicinin sofrasını ve ülke ekonomisini doğrudan etkiliyor. Çünkü hastalıkla birlikte gelen kısıtlamalar, hayvan hareketlerinin durması ve hayvan pazarlarının kapatılması, piyasada arz-talep dengesini bozuyor. 

Sadece hayvanlar değil güven de etkileniyor

Veteriner hekimlerin uyarılarına rağmen, Türkiye uzun yıllardır bu tür salgınlara karşı sürdürülebilir bir koruma politikası geliştirmekte zorlanıyor. Aşılama çalışmaları, çoğu zaman kriz patlak verdikten sonra hızlanıyor. Oysa şap hastalığı gibi hızlı yayılan bir virüse karşı en etkili silah: önleyici hekimlik ve düzenli aşılama. Tarım ve Orman Bakanlığı bu yıl milyonlarca doz aşı üreterek hızlı bir seferberlik başlattı. Ancak sahadaki üreticilerin yaşadığı gerçeklik başka: hastalıklı hayvanlar, azalan süt gelirleri, artan veteriner masrafları ve bölgesel ticaretin durma noktasına gelmesi. Kimi küçük üretici, hastalığın yayılmasından değil, gelir kaybından daha çok korkar hâle geldi. 

Kriz, yapısal eksikliği gösteriyor. 

Bu salgın bize bir gerçeği daha hatırlattı: Türkiye’de tarım ve hayvancılık sistemi hâlâ kırılgan. Veteriner hekim açığı, düzensiz aşı takvimleri, denetimsiz hayvan hareketleri, kırsalda bilinç eksikliği… Tüm bu unsurlar, şap hastalığını bir virüsten daha fazlası hâline getiriyor: yapısal bir ihmalin sonucu. Üstelik bu sadece bugünün meselesi değil. Şap hastalığı gibi salgınlar, iklim değişikliği ve hayvan ticaretinin küreselleşmesiyle birlikte daha sık görülmeye başlayacak. Yani bugün alınmayan her önlem, yarının daha büyük kaybına dönüşecek.

Erken uyarı kalıcı çözüm 

Artık tepkisel değil, önleyici politikalara ihtiyaç var.
- Aşı tedariki kriz dönemine bırakılmamalı.
- Veteriner hekimlerin sahadaki rolü güçlendirilmeli.
- Küçük üretici bilinçlendirilmeli, desteklenmeli.
- Hayvan pazarlarında sıkı denetim ve kayıt sistemi
kurulmalı.

Bu hastalık, sadece hayvanları hasta etmiyor; üreticiyi çaresiz, tüketiciyi endişeli, ülkeyi ise ekonomik olarak kırılgan hâle getiriyor. O yüzden şap hastalığına karşı mücadele, sadece veterinerlerin değil, hepimizin meselesi. Unutmayalım: Hayvancılık zayıflarsa, tarım da çöker. Tarım çökerse, bir ülke kendi karnını doyuramaz hale gelir. Ve bu, bir salgından çok daha büyük bir kriz olur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *