Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
25°
Ara

Hayat pahalılığı yaşamaktan bezdiriyor

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Hayat pahalılığı yaşamaktan bezdiriyor

Türkiye’de her geçen gün daha da derinleşen ekonomik kriz, artık sadece dar gelirliyi değil, orta sınıfı da ezip geçiyor. Hayat pahalılığı öyle bir noktaya geldi ki, pazara çıkan vatandaş fileyi dolduramadan eve dönüyor. En temel gıda ürünleri bile lüks haline gelmiş durumda. Bugün bir ailenin yalnızca mutfak masrafı, asgari ücretin yarısından fazlasını yutuyor.

Böylesine ağır bir ekonomik tabloda hükümetin memurlara sunduğu ara zam teklifi ise adeta halkla dalga geçmekten farksız. TÜİK’in tartışmalı enflasyon rakamları bile çift haneli artışlar gösterirken, yapılan zam oranı gerçek hayatın yanına dahi yaklaşmıyor. Market raflarındaki fiyat etiketleri haftalık, hatta günlük değişirken; maaşlara yapılan bu düşük oranlı artış, memurun cebine girmeden eriyip gidiyor.

Üstelik sadece memurlar değil, asgari ücretliler de aynı cenderenin içinde. Daha 2025’in başında belirlenen asgari ücret, yılın ortasına gelmeden açlık sınırının altına düşmüş durumda. Çarşı-pazarda, faturalarda, kiralarda yaşanan fahiş artışlar karşısında asgari ücretin alım gücü buhar olup uçuyor. İnsanlar maaşlarını daha eline almadan borçlarını kapatmaya çalışıyor, ayın ortasını bile göremeden cüzdanlar boşalıyor.

İktidarın “enflasyon düşecek” masalı artık inandırıcılığını tamamen yitirdi. Halk, kendi cüzdanında yaşanan gerçek enflasyonu biliyor. Elektrik, doğalgaz, su faturaları her ay biraz daha yükseliyor; ekmek, süt, yağ gibi en temel gıda maddelerinin fiyatı bile vatandaşa ter döktürüyor. Böyle bir ortamda yapılan göstermelik zamlar, insanların alım gücünü artırmadığı gibi, enflasyon karşısında sürekli geriye düşmelerine neden oluyor.

Oysa çözüm belli: Öncelikle gerçekçi enflasyon rakamlarının kabul edilmesi, ücret artışlarının buna göre yapılması gerekiyor. Asgari ücret, en azından yoksulluk sınırına yaklaştırılmalı; memur maaşları ise piyasa koşullarına uygun şekilde yeniden düzenlenmeli. Kira denetimleri sıkılaştırılmalı, gıda fiyatlarındaki spekülasyonların önüne geçilmeli. Aksi takdirde her yıl, hatta her altı ayda bir aynı tartışmaları yapmaya, vatandaşın geçim mücadelesine tanık olmaya devam edeceğiz.

Ekonomi yönetiminin atması gereken adımlar belli, ancak sorun, bu adımların atılmaması. Çünkü bu politikalar, halkı değil, sermayeyi korumaya odaklı. Gelir dağılımı uçurumu her geçen gün derinleşiyor, zengin daha zenginleşirken, geniş halk kesimleri borç batağında boğuluyor. Türkiye’nin en büyük sorunu artık sadece hayat pahalılığı değil; adaletsiz gelir dağılımı ve halkı yok sayan ekonomik anlayış.

Kısacası, memurun aldığı maaş da asgari ücretlinin eline geçen para da bugünkü koşullarda insanca yaşamaya yetmiyor. Siyasi iktidarın yapması gereken, günü kurtaran ve halkı oyalayan zamlarla değil, köklü ve adil ekonomik politikalarla bu sorunu çözmek. Aksi halde yarın bugünden daha ağır olacak ve bu yük, her zamanki gibi yine halkın omuzlarına binecek.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *