
Cengizhan Kaya ile magazin gündemi

FENERBAHÇE TARİHİNE KADIN İMZASI
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün tarihinde bir ilk yaşanıyor. Sanatçı Banu Karaca, kulüp için hem sözlerini yazdığı hem de müziğini bestelediği “İyi ki Fenerbahçeliyim – Fenerbahçe Şampiyon” adlı marşla adını sarı-lacivert tarihine yazdırıyor. Bu eser, Fenerbahçe marş repertuvarında bir kadın sanatçı imzası taşıyan ilk özgün marş olma özelliğini taşıyor. Banu Karaca tarafından kaleme alınan bu özel eser, Fenerbahçe’nin efsanevi taraftar grubu 12 Numara’ya ithafen hazırlandı. Marş, kulübün tribün ruhunu, şanlı tarihini, Atatürk ilkelerine bağlı duruşunu ve milyonlarca Fenerbahçelinin duygusunu yansıtan güçlü bir yapıya sahip. Yalnızca bir şarkı değil, aidiyet hissini güçlendiren bir teşekkür mektubu niteliği taşıyor. Kadın sanatçıların spora ve tribün kültürüne katkı sunduğu güçlü bir örnek olarak da öne çıkıyor.
Marşın müzikal altyapısı da en az sözleri kadar özenle hazırlandı. Düzenlemesi, deneyimli aranjör Ali Akaççe tarafından yapıldı. Trombonları Sakiler grubunun solisti Hasan Gözetlik, trompet partisyonlarını ise Atakan Gözetlik çaldı. Gitarlarda Serkan Geçin, perküsyonda Ali Emre Algır yer aldı. Tüm kayıtların mix ve mastering işlemleri ise Ünal Aşkın imzası taşıyor. Güçlü bir ekip çalışmasıyla hazırlanan marş, hem müzikal hem duygusal anlamda Fenerbahçe tribünlerinin ruhunu yansıtmayı başarıyor. Sahip olduğu vizyon, müzikal donanımı, pozitif enerjisi, sahne ışıltısı ve güzelliğiyle dikkat çeken Banu Karaca, marş için özel bir fotoğraf çekimi de gerçekleştirdi. Bu görsel sunum da projeye ayrı bir değer kattı.
İyi ki Fenerbahçeliyim
“İyi ki Fenerbahçeliyim” marşı, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kuruluş yılı olan 1907’ye gönderme yaparak, özel olarak 19.07 (19 Temmuz) tarihinde dijital platformlarda yayınlandı. Bu anlamlı tarih seçimiyle marş, kulübün tarihine ve köklerine duyulan saygıyı da simgesel bir şekilde yansıttı. Coşkulu temposu, anlam yüklü sözleri ve güçlü vokaliyle dikkat çeken eser, kısa sürede taraftarların ilgi odağı hâline geldi. Özellikle tribünlerde, sosyal medyada ve taraftar buluşmalarında marş büyük beğeni topluyor. Bu marş, tribünde zıplayan çocuklardan babasıyla maça gelen kız çocuklarına, Kadıköy sokaklarından Avrupa’daki gurbetçi Fenerbahçelilere kadar geniş bir yelpazede duygusal bağ kuruyor. Fenerbahçe'nin yalnızca bir spor kulübü değil, aynı zamanda Cumhuriyet değerlerinin yılmaz temsilcisi olduğunu hatırlatıyor. “İyi ki Fenerbahçeliyim – Fenerbahçe Şampiyon” marşıyla birlikte Banu Karaca, yalnızca bir eser üretmedi; milyonların hislerine ortak oldu ve Fenerbahçe tarihine kadın eliyle unutulmaz bir iz bıraktı.

KADIN HİKÂYELERİNİN İZİNDE BİR YOLCULUK
Ankara doğumlu, yüreği ise hikâyelerle yoğrulmuş bir kadın… Amine Kayaalp, 1994 yılında dünyaya geldi ama asıl doğumu belki de hikâyelerle ilk tanıştığı anda başladı. Küçük yaşlardan itibaren anlatının peşine düşen Kayaalp, bazen bir kitapta, bazen sokakta yürüyen bir kadının suskunluğunda buldu anlatacaklarını. Bu duyarlılığı, onu yalnızca bir anlatıcı değil, aynı zamanda bir “ses” hâline getirdi. Radyo ve Televizyon Programcılığı eğitimiyle temellerini attığı medya yolculuğu, kalemle başlayan bağın önce mikrofona, oradan da sahneye taşınmasıyla şekillendi. Amine Kayaalp için anlatmak, bir meslekten fazlası: “Bir varoluş biçimi” diyor kendisi. Ve bu varoluş, hem ekranlara hem sahneye taşıdığı güçlü bir kadın temsiliyle vücut buluyor.
Sessiz hikâyelere ses
Yapımcısı ve sunucusu olduğu Kadın ve Ötesi adlı televizyon programı, yalnızca bir yayın değil; kadının toplumsal bellekteki görünürlüğünü artırmayı hedefleyen kültürel bir proje. Bastırılmış, unutulmuş ya da görmezden gelinmiş kadın hikâyelerini yüreğiyle anlatan Kayaalp, program aracılığıyla izleyiciye derin ve etkileyici bir anlatı sunuyor. Duyguyla düşünceyi harmanlayan anlatımı, onu izleyicinin gönlünde özel bir yere taşıyor.
Anlamlı temsil
Bu yıl Alanya’da M.M.T Tunç Grup sponsorluğunda düzenlenecek 4. Tiyatro Festivali’nin sunuculuğunu üstlenmek, Amine Kayaalp için sadece bir profesyonel görev değil. Aynı zamanda “kadın emeğini, sesini ve varlığını sahnede temsil etme” sorumluluğu taşıyor. Festivaldeki varlığı, sahne ışıkları altında yalnızca bir isim değil, bir duruşu da görünür kılıyor.

HER AÇIDAN FARK YARATAN BİR KADIN
Cine5 TV ekranlarında izleyiciyle buluşan “Fatma’yla Her Açıdan” programının başarılı sunucusu Fatma Sığırcı, yalnızca ekran önü performansıyla değil; içsel derinliği, çok yönlü birikimi ve özgün bakış açısıyla da dikkat çekiyor. Bugün geldiği noktaya rastlantılarla değil, kendi içsel yolculuğunun ve güçlü dönüşümünün sonucu olarak ulaştığını açıkça ortaya koyuyor. Hayat yolculuğu boyunca karşılaştığı zorluklar, Fatma Sığırcı'yı pes ettirmemiş; tam tersine onu bugünkü vizyoner kadın kimliğine dönüştürmüş. Yaşamının kırılma noktalarını çözüm arayışına çeviren Sığırcı, koçluk alanına yönelmesini de bu içsel keşif sürecine bağlıyor. Çevresi tarafından her zaman güvenilen, fikir danışılan biri olarak tanımlanan Sığırcı, bugün danışmanlık yapıyor, anlatıyor, ilham veriyor.
Yargısız alanlarda
dönüşüm mümkün
Koçluk ve danışmanlık çalışmalarında en çok dikkat ettiği noktalardan biri: yargısızlık. İnsanların karanlık anlarını, hata ve pişmanlıklarını bir güven ortamında açabilmeleri için onlara gerçekten “anlayan gözlerle” bakmanın önemine inanıyor. Ona göre çözüm, bazen sadece anlamakla başlıyor.

TÜRK MUSİKİSİNİN PARLAYAN YILDIZI
Sanat dünyasında zarafeti, güçlü sesi ve yorumlarıyla fark yaratan bir isim: Gülnur Gürses. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı mezunu olan sanatçı, hem akademik donanımıyla hem de sahne performanslarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Müzik öğretmeni kimliğiyle eğitime katkı sunarken, albüm ve single çalışmalarıyla da Türk Musikisi'ne yeni bir soluk getiriyor. Sanatçı bir aileden gelen Gülnur Gürses’in annesi, kıymetli sanatçı Güler Gürses. Müziğe olan tutkusu ve bu alandaki köklü geçmişi, onun sahneye olan bağlılığını daha da derinleştiriyor. Ayrıca, efsane besteci Yıldırım Gürses’in eserlerini ve Sezen Aksu imzalı parçaları özgün yorumuyla seslendirmesi, onun çok yönlü müzikal birikimini gözler önüne seriyor. Yalnızca yorumcu değil, aynı zamanda enstrüman icracısı olarak da dikkat çeken Gülnur Gürses, ud çalmasıyla da Türk Musikisi’nin incelikli yapısına hâkimiyetini ortaya koyuyor. Sahnedeki performanslarında bu ustalığını dinleyiciyle buluşturarak, sanatını çok boyutlu bir şekilde ifade ediyor.

EĞİTİM DÜNYASININ IŞILTILI REHBERİ
“Eğitim İnsanı” olarak anılmayı tercih eden ve bu tanımı yaşam felsefesine dönüştüren Sabiha Ebcim, 25 yılı aşkın süredir eğitim dünyasına yön veren isimlerden biri. Yalnızca bir öğretmen değil; vizyoner bir lider, dönüşüm odaklı bir eğitim girişimcisidir. Öğrencilerden yöneticilere, bireylerden kurumlara kadar birçok kişiye dokunan Ebcim, özgün yöntemleri ve çok yönlü yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Lisans eğitimini Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Bölümü’nde tamamladı. Ardından International Dublin Üniversitesi’nde Yönetim Bilişim Sistemleri alanında doktorasını yaptı. 21. yüzyıl becerileri üzerine uzmanlaşan Ebcim; öğretmenlik, bölüm başkanlığı, sınav koordinatörlüğü ve eğitim yöneticiliği gibi birçok rolde görev aldı.

ÜLKÜ ALEMDAR’DAN ZÜMRÜDÜ ANKA YOLUNDA
Kıbrıslı Türk diplomatlardan Ülkü Alemdar kişisel gelişim ve şiiri buluşturan sıra dışı bir eser ortaya koydu : “Zümrüdü Anka Yolunda”
Kıbrıslı Türk diplomat Ülkü Alemdar, okuyucularını derinden etkileyen ilk kitabı “Zümrüdü Anka Yolunda” ile edebiyat dünyasına güçlü bir giriş yaptı. Konsolosluk görevlerini sürdürdüğü yıllarda kaleme aldığı şiirleriyle dikkat çeken Alemdar, eserinde hem kendi yaşam tecrübelerini hem de farklı ülkelerde tanıdığı insanların içsel yolculuklarını şiirsel bir anlatımla harmanlayarak sunuyor. Adını, pek çok kültürde simgesel anlamlar taşıyan Zümrüdü Anka Efsanesi’nden alan kitap; okuru, yaşamın zorlu vadilerinden geçerek kendini yeniden bulma ve dönüştürme yolculuğuna davet ediyor. 116 şiirden oluşan kitap, her bir sayfasında farklı bir hayat dersi ve duyguyu barındırıyor. Şiirlerin her biri, okuru düşünmeye ve içsel dünyasına yolculuk yapmaya teşvik ediyor.

KALPTEN GELEN GÜÇ
İstanbul’da dünyaya geldi, Kafkas kökenli Çerkes bir ailenin kızı olarak büyüdü. Kültürel mirasını yüreğinde taşıyan, bilgiyi tutkuya dönüştüren bir hekim: Prof. Dr. Zehra Bayramoğlu. Kalp ve damar cerrahisi gibi zorlu ve özveri isteyen bir alanda yalnızca başarılarıyla değil, yaklaşımıyla da fark yaratan bir isim. 1998 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi’nden mezun olan Bayramoğlu, 2004 yılında Kadir Has Üniversitesi Florence Nightingale Hastanesi’nde Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanlığını aldı. 2019 yılına kadar Florence Nightingale Hastanesi ve Demiroğlu Bilim Üniversitesi’nde akademik ve idari görevlerde bulundu. Bu süreçte, Türkiye’nin en yoğun ve nitelikli kalp-damar merkezlerinden birinde yüzlerce başarılı ameliyata imza attı. 2015 yılında doçentlik unvanını alan Prof. Dr. Bayramoğlu, 2021’de Nişantaşı’nda kendi özel muayenehanesini açtı. 2022’de ise Haliç Üniversitesi’nden profesör unvanını aldı. Bugün hem akademik çalışmaları hem de klinik pratiği ile sağlık alanındaki etkisini sürdürmeye devam ediyor. Özellikle damar hastalıkları, varis tedavileri ve ilgili cerrahi girişimler konusunda yoğunlaşan Bayramoğlu, hasta odaklı yaklaşımıyla tanınıyor.
