Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
25°
Ara

Milletin sonu; ümmetçiliktir

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Milletin sonu; ümmetçiliktir

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bir konuşmada yine “ümmet” vurgusu dikkat çekti. “Biz millet değil ümmetiz” anlamına gelecek söylemler artık sıradanlaştı, alışıldık hale geldi. Ancak bu tür ifadelerin, tarihsel, siyasal ve toplumsal olarak ne anlama geldiği ve neleri hedef aldığı konusunda daha açık konuşmanın zamanı geldi de geçiyor.

Ümmet kavramı İslam dünyasının ortak bir inanç çatısı altında birleşmesini simgeler. Dini bir birlikteliği ifade eder; ırklardan, coğrafyalardan, hatta siyasal sistemlerden bağımsız bir manevî birlik. Fakat bu birlik, modern dünya düzeni içinde gerçek bir karşılık bulamayan soyut bir idealdir. Daha da önemlisi, ümmetçilik ideolojisi siyasal bağlamda kullanıldığında, ulusal egemenliği, yurttaşlık bilincini ve demokratik değerleri örseleyebilir. Hele ki Türkiye gibi köklü bir ulus-devlet için ümmetçilik fikri, kazanılmış tarihsel birikimi riske atan bir ideolojik tercihtir.

Ümmetçilik neyi örtüyor?
Ümmet söylemi, çoğu zaman toplumu etnik, mezhepsel ve kültürel farklılıklar üzerinden değil; tek tip bir inanç kimliği üzerinden tanımlama arzusuyla gündeme gelir. Bu da beraberinde şu soruları getirir: Kim ümmetin içindedir, kim dışındadır? Hangi inanç yorumu makbuldür? Aleviler, laikler, ateistler, farklı etnik kökenler ümmetin neresindedir?

Bu sorulara net cevap verilemediği gibi, ümmetçi söylemin altında yatan en tehlikeli eğilim, yurttaşlık bağının yerine itaat kültürünü yerleştirmesidir. Çünkü ümmet, hak ve özgürlükten ziyade görev ve kulluk merkezlidir. Modern devlet ise birey haklarını esas alır, yurttaşını "kul" değil, "özgür birey" olarak tanımlar.

Türkiye millet üzerine inşa edildi
Türkiye Cumhuriyeti, 1923’te kurulduğunda ümmet anlayışıyla değil, millet bilinciyle kuruldu. Bu fark yalnızca terminolojik değil, zihinsel ve tarihsel bir kopuştur. Osmanlı’nın teokratik yapısından ulus-devlet anlayışına geçiş, yalnızca bir rejim değişikliği değil, bir medeniyet tasavvuru değişimidir. “Türk milleti” kavramı, etnik bir dışlama değil, ortak bir kaderin, hukukun ve yurttaşlık temelinde kurulmuş bir siyasi topluluğun adıdır.

Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımı bu anlamda kapsayıcıdır. Laikliği, hukuk devleti ilkesini, kadın-erkek eşitliğini ve özgür birey anlayışını esas alan bir sistem inşa edilmiştir. İşte bu yüzden Türkiye bir ümmet değil, bir millettir. Öyle olmalıdır da.

Ümmetçilik bizi nereye götürür?
Ümmetçi anlayış, Türkiye’yi Arap coğrafyasındaki otoriter rejimlerin çizgisine sürükler. Siyasal İslam'ın ümmet ideali, çoğu zaman tek adam rejimleri, mezhepçi ayrımcılık ve halkın iradesini hiçe sayan sistemlerle el ele gitmiştir. Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı gerilimlerin ve kutuplaşmaların bir kısmı da bu anlayışın siyasal ve toplumsal hayatımıza nüfuz etmesiyle ilgilidir.

Ümmetçilik, dış politikada da gerçekçi değildir. Sözde “İslam birliği” hayalleriyle hareket etmek, ne ekonomik ne diplomatik alanda sonuç verir. Aksine, reel politikten uzak bu söylemler, Türkiye’yi yalnızlaştırır. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı; güçlü kurumlara, liyakatli yönetime, laik eğitime ve özgür bireylerin varlığına dayanan bir millet yapısını korumaktır.

 

Ümmet değil millet olmalıyız
Millet olmak, ortak değerlerde buluşmayı, bir arada yaşamayı, haklara ve sorumluluklara sahip özgür bireyler olmayı gerektirir. Ümmetçilik ise bu yapıyı dini referanslarla yeniden biçimlendirme çabasıdır. Bu çabanın sonunda ne demokrasi kalır ne de sosyal barış.

Türkiye, ümmet değil millettir. Din, elbette bireysel bir inanç ve toplumun önemli bir parçasıdır. Ancak siyasal alana ümmet fikriyle müdahale etmek, laiklik ilkesini zedeler, cumhuriyeti aşındırır. Bugün hepimize düşen görev; dini, siyasetin aracı haline getirmeden, cumhuriyet değerlerini korumak ve ulusal birliğimizi savunmaktır.

Çünkü bu ülke, ümmet değil; özgür bireylerin oluşturduğu onurlu bir millettir. Ve öyle kalmalıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *