Tatil!

Bu yıl 15 Temmuz'un Salı gününe denk gelmesiyle birlikte, vatandaşlar dört gün sürecek mini bir tatil fırsatını değerlendirmek için adeta seferber oldu. İşin özeti şu: Türkiye’deki tüm yollar aynı yere çıkıyor artık... Tatile!
Özellikle İstanbul gibi metropollerde yaşayanlar için bu tarz resmi tatiller kaçırılmayacak birer kaçış bileti. Cuma gecesinden itibaren başlayan bu tatil göçü, adeta küçük bir bayram trafiğini andırdı. Yol kenarlarında uzayıp giden araç kuyrukları, otoyol gişelerinde sabır sınavı veren sürücüler ve hikayelere düşen klasik cümleler: "Yoldayız", "Tatil başlasın", "Keşan’a doğru", "Mecidiye’ye gidiyoruz"...
Özellikle Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Mecidiye, Erikli ve Yayla sahilleri ile Enez, bu dört günlük tatilde tarihinin belki de en kalabalık günlerini yaşadı. Sadece Trakya’dan değil, İstanbul’dan, Tekirdağ’dan, hatta daha uzak illerden bile akın vardı. Çatalca ise... Resmen boşaldı! Çatalcalı'nın da en cok tercih ettiği sahiller buraları çünkü. Ne zaman gitsem, muhakkak birileri ile karşılaşıyoruz. Ben genelde koylarda çadır yada karavan kampını tercih ediyorum. Ama bu hafta bunların hiç birisi için yer yoktu desem yalan olmaz. Bırakın çadır kurmayı, iğne atsanız yere değmez idi.
Instagram hikâyelerine baktığınızda zaten her şey ayan beyan ortada. Erikli’den gün batımı, Yayla’dan sabah denizi, Mecidiye’den mangal dumanı... Ve altına iliştirilen klasik müzikler: "Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde...", "Bi tek ben anlarım", "Yaz yaz yaz...".
Ama sadece Keşan değil... Çanakkale’nin Assos’tan Küçükkuyu’ya uzanan sahil hattı, Balıkesir tarafında Ayvalık ve Edremit körfezi... Hepsi insan kaynıyor. Oteller, pansiyonlar doldu taşmış. Çadır kuracak yer kalmamış. Arabasını deniz kenarına çekip bagajda sabahlayanlar bile olmuş. Herkesin tek bir amacı var: Şehirden uzaklaşmak, kafasını boşaltmak, "birkaç günlüğüne de olsa" sahil havası almak.
Bu tablo, bize sadece tatilin ne kadar ihtiyaç haline geldiğini değil, aynı zamanda insanların nefes alacak alan arayışını da gösteriyor. Kalabalıklardan kaçarken daha büyük kalabalıklar içinde buluyoruz kendimizi. Çünkü tatil artık bir lüks değil; hayatta kalmak için bir zorunluluk haline gelmiş durumda.
Ve tabii bir de bizim Çatalca’ya bakalım... Mahalle araları sessiz, çay bahçeleri boş, esnaf serinlikte dükkanının önünde "millet denize gitmiş" diye homurdanıyor. Yüzlerce araç ya Cuma akşamı ya da Cumartesi sabahı çıkmış yola, salı akşamı geri dönmek için aynı yollarda birikmiş. Yakıt pahalı ama insanlar yolda olmayı göze alıyor. Çünkü bir yere gitmek, gitmiş olmak, bir yerde durmak artık ruhsal bir ihtiyaç.
Bir şey daha var... Bu dört günlük tatilde insanlar sadece denize girmedi. Yeni yerler keşfetti, mangal yaptı, çocuklarını denizle tanıştırdı, akşamları uzun uzun yürüyüş yaptı, belki de aylar sonra ilk defa bir kitabın kapağını açtı. Bu tatil, bedenen uzaklaşmaktan çok zihnen durma arzusuydu.
Yani anlayacağınız, bu 15 Temmuz resmi tatili bir “mini kaçamak”tan çok daha fazlası oldu. Tatil beldeleri akın akın doldu, sahiller insanlarla taştı, ama aynı zamanda insanlar ruhlarını da bir nebze olsun temizledi.
Şimdi sıra yeniden şehirlere dönmekte, aynı çarkın içine girmekte. Ama bu yazı da gösterdi ki… İnsanın bir parça deniz görmeye, birkaç dalga sesi duymaya ve sabahları güneşin alnında uyanmaya hep ihtiyacı olacak.
Çatalca boşaldı, herkes tatildeydi. Belki seneye bu zamanlar yine aynı şeyleri konuşuruz. Ve, evet ve'si şu ki 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü resmi tatil ilan edildiği günden beri herkesin aklı, diğer resmi bayram günlerinde yada resmi tatil günlerindeki gibi algılanmaya başladı. Evet anıyoruz yada kutluyoruz. Ama sadece sosyal paylaşım mecralarında.
Resmi ve dini bayramların tatil olduğu günler hepimiz için birer tatil planı yapmaya olanak sağlayan günler haline geldi. Bu da gerçekten düşündürücü ve apaçık bir gerçek...