Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Az bulutlu
25°
Ara

Bir tık düşünsek!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Bir tık düşünsek!

Bazı kelimeler var ki, dile yapışmış; ne çıkarabiliyoruz ne de neden yapıştığını anlayabiliyoruz. Düşünce mi tembelliğimizden, kelime hazinemizin fakirliğinden mi, yoksa “herkes söylüyor ya” kolaycılığından mı… İşte biraz gülelim, biraz düşünelim diye toparladım.

Aynen.

Türk Dil Kurumu’ndan “kolaycılıkta üstün hizmet madalyası” alacak kelime.

Her derde deva.

Ne söylersen aynen.

— “Dünya dönüyor.”

— “Aynen.”

— “Çorba sıcak.”

— “Aynen.”

— “Kedim konuşuyor.”

— “Aynen.”

Hani bazen insanın içinden diyesi geliyor: “Aynen de biraz açsana şunu!”

Şey.

Dilimizdeki evrensel “placeholder”.

Ne zaman kelime bulamasak, hemen:

— “O şey var ya…”

— “Şeyi yapamadım…”

Bir de ileri seviye var:

— “Şeyi şey ettim ama olmadı.”

En büyük tembelliğimiz bu galiba: her şeye “şey” diyerek geçiştirmek.

Okey.

“Tamam” demek zor geliyor, illa İngilizce:

— “Mutfak yanıyor!”

— “Okey.”

— “Maaş yatmadı.”

— “Okey.”

— “Uzaylılar geldi.”

— “Okey.”

Kardeşim her şey o kadar “okey” mi gerçekten?

Hani.

Konuşma başlatıcı, cümle toparlayıcı, bazen de yalnızca oyalanma kelimesi.

— “Hani dün ne olacaktı?”

— “Hani vardı ya hani?”

Bir tane yetmiyor ki, peş peşe üç tane yapıştırıyoruz:

— “Hani hani hani…”

Neyse.

Üzerine roman yazılabilecek kadar dramatik.

Bütün iç geçirmelerin, yarım kalmış cümlelerin mezarlığı.

— “Yoruldum artık… Neyse.”

— “Bir daha olmayacak… Neyse.”

Demeyin “neyse” işte, söyleyin.

Bir tık.

Ah bu “bir tık”!

Ne zaman başladı, nasıl yayıldı belli değil ama cümlelerin vazgeçilmezi.

— “Bir tık fazla olmuş.”

— “Bir tık daha az tuz koyar mısın?”

— “Bir tık daha iyi hissettim.”

Yahu tık mıyız biz? Az mı, çok mu de işte.

Günün sonunda.

Genelde toplantılarda karşımıza çıkar.

— “Günün sonunda müşteri memnun olsun.”

— “Günün sonunda biz kazanacağız.”

O günün başında, ortasında ne oluyor peki?

Sanki hep bitirmek için konuşuyoruz.

Sıkıntı yok.

O kadar çok söylüyoruz ki, sıkıntıdan başka bir şey çıkmıyor.

— “Geç kaldım.”

— “Sıkıntı yok.”

— “Arabanı çizdim.”

— “Sıkıntı yok.”

— “Dünyayı yok ettim.”

— “Sıkıntı yok.”

Bazen gerçekten söyleyelim: Sıkıntı var!

Yani.

Konuşmanın vites boşu.

— “Yani öyle oldu yani… yani işte…”

Cümlede anlam yükü sıfır ama sesi bol.

Şaka maka.

Bir itiraf giriş kapısı:

— “Şaka maka yaşlanıyoruz.”

— “Şaka maka üç yıl geçmiş.”

Şaka değil aslında, bayağı ciddi mesele

Kelimelerimiz ne kadar yıpranırsa, düşüncelerimiz de o kadar sıradanlaşır.

Bir tık daha dikkat etsek, günün sonunda konuşmalarımız daha anlamlı olur belki.

Neyse…

Şaka maka, hâlâ vaktimiz var.

Biraz kelime bulalım, biraz düşünelim, azıcık kelimelere sahip çıkalım.

Çünkü dilimiz de, ruhumuz da kıymetli.

Hep aynı kelimeyi kullanmak, aslında kelimelerimizi kirletmektir; karşımızdaki insanı düşüncesizce ‘otomatik onay makinesi’ yerine koymak demektir. Çünkü bir kelimeyi defalarca tekrar etmek, karşı tarafa ‘beni dinleme, sadece onayla’ demenin kibar yoludur. Gelin, dilimize ve karşımızdakine saygı gösterelim. Düşünelim, konuşalım, zenginleştirelim.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *