
İklim Kanunu iyi mi kötü mü?

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 2 Temmuz 2025'te "Türkiye'nin İlk İklim Kanunu"nu kabul etti ve 9 Temmuz 2025'te Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun destekleyenler kadar eleştirenler de var. Kanun 20 madde, 2 geçici madde ve 3 farklı kanunda değişiklik içeriyor. İlk kez TBMM'de “Adil geçiş”, “ETS (Emisyon Ticaret Sistemi)”, “Gönüllü karbon piyasaları”, “İklim adaleti” gibi kavramlar net tanımlarla yer aldı. Kanun, sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğine uyum stratejileri, planlama, izin, denetim ve finansman konularında kapsamlı bir yasal çerçeve sunuyor.
ETS'nin pilot uygulaması başlatılacak; karbon emisyonlarına ilişkin izin ve ceza mekanizmaları aşamalı olarak devreye girecek. ETS kapsamında kalan işletmelerin, regülasyonun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıl içinde emisyon izinlerine sahip olmaları zorunluluğu olacak. Bu süre, gerekirse 2 yıl daha uzatılabilir. İklim Değişikliği Başkanlığı’na veri toplama, izleme, yaptırım ve strateji geliştirme yetkileri verildi. Kamu kurumları ile özel sektörün bu mekanizmalara uyması zorunlu hale geldi. İktidar kanunun ulusal ihtiyaçlara göre hazırlandığını, tarımı, hayvancılığı ve bireysel özgürlükleri kısıtlamadığını belirtiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yasanın “tamamen yerli ve milli” olduğunu vurguladı. Muhalefet ve çevreci kuruluşlar ise kanunun “çevre koruması için yetersiz ve ticari bir kabuk” olduğu eleştirisini yapıyor; “kömürden çıkış planı eksikliği” ve “biyolojik çeşitlilik koruması ihmal” gibi noktalara dikkat çekiyorlar.
Kanunun kabul edilmesiyle birlikte 31 Aralık 2027'ye kadar her ilde “İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu” kurulacak; vali başkanlığında alınacak kararlarla yerel stratejiler şekillenecek. Ulusal ve sektörel iklim stratejileri, “Ulusal Katkı Beyanı” ve eylem planlarına göre yıllık izleme ve raporlama yapılacak. 2053 net sıfır emisyon hedefi kanuna girdi ancak 2030 ara hedefler net tarif edilmedi; bu da iklim eyleminin güvenilirliğini sorgulanabilir kılıyor. ETS ve karbon piyasası öncelikli olsa da, kömür ve fosil yakıtların kademeli olarak nasıl azaltılacağı veya biyolojik çeşitlilik hedefleri net değil. Kanun önemli bir dönüm noktası, ancak gerçek etkinliği ara hedefler, uygulama kabiliyeti ve etkin denetim sistemleri ile belirlenecek. Süreçleri yakından izlemek, sivil toplumun eleştirileri ve raporlara dikkat etmek hayati önem taşıyor.
Gelen eleştiriler
İklim Kanunu'na muhalefet ve iktidar kanadından eleştiriler geldi. CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “Gerçekten bir iklim kanununa ihtiyacımız var; ama üniversitelerin, çevre örgütlerinin, yerel yönetimlerin ortak aklıyla hazırlanmış bir yasaya. Bu sözde 'İklim Kanunu', sadece beş yandaş firmanın çıkarı için getiriliyor” eleştirisinde bulundu. Saadet Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan ise "Adı 'iklim', içeriği ticaret olan; orman yangınlarına, zirai dona, kuraklık sorununa hiçbir çözüm sunmayan; doğanın ve milletimizin çıkarına değil, sermayenin menfaatine hizmet edecek bu düzenlemeye red oyu verdik" ifadelerini kullandı. TEMA Vakfı'nın X hesabından yapılan açıklamada ise "Kaybeden insan ve doğa oldu" ifadelerine yer verildi. Yasayı "İklim Kanunu" olarak görmediklerini, bu yasayla "emisyon ticaret sistemi düzenlendiği" belirtilen açıklamada “Emisyon azaltımı, fosil yakıtlardan çıkış, adil geçiş planı, uyum politikaları ve gelirlerin toplum yararına kullanımı gibi kritik unsurları içermeyen ve iklim krizine bütüncül yaklaşmayan bu yasanın Anayasa Mahkemesi'nden dönmesini umut ediyoruz” denildi.
Külün de itiraz etti
Eski AK Parti Milletvekili Metin Külünk ise TBMM'de kabul edilen İklim Kanunu’nu sert sözlerle eleştirdi. “Tebliğ ettik. İklim Kanunu, milletimizin itirazlarına rağmen parlamentoda kabul edildi” diyen Külünk, “Yani bu, bir inatlaşmanın eseridir. Teknik olarak, kamu bürokratlarının merkezde olduğu, uyum sağlamış bir kısım STK’nın kanaat bildirme adı altında kanun teklifinin hazırlanmasında yer aldığı bir model ile hazırlanan bir teklif söz konusudur. Ancak köydeki çiftçiden hayvancılıkla uğraşanlara, şehirdeki vatandaşlarımıza; velhasıl hayatın bütününü ilgilendiren bu kanun, milletimizle konuşulmadan, apar topar; İsrail’in İran’a saldırısı sürecinde ve dünyanın başka bir şey konuştuğu bir dönemde, bir anlamda Leman dergisinin alçakça saldırısı ve provokatörlüğünün tartışıldığı bir süreçte Meclis’ten geçirilmiştir. Şimdi ne olacağını hep beraber göreceğiz. Soruyoruz: Bu kanun kime, nasıl bir kazanç sağlıyor? Türkiye’de bu kanundan kazananın halkımız olmayacağı kesin; çünkü ek yükler getirecek, kazanan yine sermaye olacaktır.
Küresel ölçekte bu kanun ile kaybeden ülkemiz Türkiye’dir; peki kazanan hangi küresel güçtür? Gazze’de soykırım yapan güç mü kazanmıştır? LGBT ile insanı çürütüp aileyi çökertmek isteyen güç mü kazanmıştır? Sanayide,Tarımda, özellikle hayvancılıkta “karbon salınımı çok” diyerek bu ülkeyi dipsiz bir uçuruma sürüklemeye çalışmanın anlamı var mı?” diye sordu.