
Spotify'ıma dokunma!

Son birkaç haftadır müzik meslek birliklerinden MSG ve onun başkanı Ferhat Göçer’in Spotify ile olan polemiğine tanıklık ediyor ve şaşırıyorum. Dünyada ilk kez bir şarkıcı ve bir meslek birliği dünya devi Spotify’ya meydan okurcasına cümleler sarf etti. Bu cümleler arasında haklı oldukları yerler de var haksız oldukları yerler de ama şunu samimi olarak söylemek isterim haksız oldukları konular çok daha fazla. Bu konuda gerek sosyal medyamda gerekse yazılarımda yorumlarımı yazıyor ve söylüyorum. Bu konuda MSG 24 Haziran’da bir toplantı düzenledi. Onlar buna çalıştay dediler ama “çalıştay” kavramını bilmedikleri için ben düzeltiyor ve ona “toplantı” diyorum.

Mesam görüşmüş ama MSG görüşmemiş
Ferhat Göçer ve onu destekleyenler Spotify’ya epey bir savaş açmış. Bu süreçte araştırdım olay nedir diye. MSG’nin rakibi olan Mesam ile Müyap Spotify ile ön toplantı yapmış ve bazı konularda ön anlaşma bile sağlamışlar ama MSG ‘nin başkanı Ferhat Göçer Mesam ile pek sevişmediği için o toplantıya katılmamış ve bağımsız takılmak istemiş derken olay bu Spotify & Ferhat polemiğine kadar varmış.
Peki nedir bu polemik. Ferhat’a göre Spotify bir kapı tutucu konumunda. Yüzde 80 civarında bir pazar payına sahip. Herkes tarafından çok tercih edildiği için Spotify kapı tutucu konumundaymış. Geçmişte dijital medyanın olmadığı dönemlerde de Kral TV televizyonda, PowerTürk’te radyoda pazar lideri olmuş ve kapı tutucu olarak adlandırılmıştı. Bugün de Spotify benzer konumda. Burada Spotify’ın suçu nedir anlamadım.

Müziksevere daha pahalı Spotify
Tüketici demişken benim bu polemikte en çok gıcık olduğum konuya geleyim. Ferhat Göçer ısrarla Spotify’ın Türkiye’deki fiyatının düşük olduğunu söyledi. Bu doğru şu an Spotify’ın abonelik fiyatı 60 TL civarında. Yurt dışında bu fiyat daha yüksek. Bunun nedeni ise çok net: Türkiye ile AB ülkelerinin ekonomisinin farklılığı. Ferhat Göçer Spotify’ın fiyatını arttırmasını istiyor.
Türkiye liberal ekonomi ile yönetilen bir ülke ve hiç kimsenin piyasaya müdahale etme yetkisi yoktur. Sen kim oluyorsun da Spotify’ın fiyatının yüksek olması için kamuoyu oluşturmaya çalışıyorsun diye sorarlar insana. Türkiye asgari ücretin 22 bin lira olduğu bir ülke. Ülkenin gayri milli hasılatı belli. Ülkedeki ekonomik standartlar belli. Spotify istemez mi abonelik fiyatlarına zam yapmayı? fiyatı daha yüksek tutmayı? Defalarca Spotify ile ilgili araştırmalar yapan ve hatta İsveç’teki yetkilileriyle de dönem konuşan biri olarak şunu söyleyebilirim: Biliyormusunuz Spotify Türkiye’de nerdeyse karın tokluğuna çalışıyor. Onlar da istiyor abonelik fiyatlarının yüksek olmasını ama bunu Ferhat Göçer ‘in veya bir meslek birliği veya benim veya sizin isteği değil ülkenin ekonomik şartları belirler.
Bu fiyat AB ülkelerinde 10 Euro civarında yani 390-400 TL civarında ama onların ekonomik şartları bizden kat ve kat yüksek. Türkiye’de Spotify abonelik fiyatlarını bu seviyeye taşırsa abonelerinin yarısı gider. Bence bu girişim bir algı yaratarak piyasaya müdahale girişiminden başka hiçbir şey değil.
Öte yandan Spotify bu polemikler yaşanırken bir açıklama yaptı ve Türkiye’de sanatçılara 2 milyar liraya yakın bir telif ödemesi yaptığını açıkladı. Bu rakam hiç de fena bir rakam değil. Tabii ki gönül daha fazlasını ister ama ülkedeki malzeme de bu kadar. Bunu ne kadar zorlayabilirsin ki? Çıkın Edirne’nin dışına stream sayınızı arttırın yurt dışı başarınız Spotify’da da katlanan dolarlar olsun.
Müzikseverin müzik dinleme maliyetini gereksiz yere arttırmayın. Zam yapılsın tamam ama eğer zam yapılırsa Türkiye ekonomisi gerçeğine göre zam yapılsın. Bırakın insanlar müziğe uygun fiyatlarda ulaşsın.

SPOTİFY TÜRKİYE’DE OFİS AÇMALI MI?
Ferhat Göçer yaptığı Dijital Platformlar toplantısında sadece kendisine yakın birkaç şarkıcı ve edisyon firmasını davet etti. Bu toplantı maşallah yemekler ikramlar yendi içildi ve memleket sorunları tartışıldı. Bu tartışmadan ortaya çıkan bir diğer talepte “Dijital platformların Türkiye’de resmî ofis açması ve editoryal süreçlerin yerelleştirilmesi” oldu. Spotify Türkiye’de ofis açabilir ama asla, bakın altını çizerek söylüyorum asla editoryal süreçleri kamuya açıklamamalı. Bunun nedenini benden iyi kimse bilmez. Neden mi?
Zengin veya siyasi ve benzeri gücü olan şarkıcılar yıllar boyunca radyoları ve televizyonları arayarak manipüle etmeye çalıştılar. İkramlar hediyeler ve hatta rüşvetler havalarda uçuştu ve müzik medyası diye bir şey kalmadı. Kapı tutucuları manipüle etmeyi başaranlar avantaj elde etti gariban müzisyen ise yine yaya kaldı. Yıllar boyunca radyoları arayan şarkıcı, müzik şirketleri ve basın danışmanları şarkılarının yayınlanması için aklınıza gelecek her türlü yöntemi denedi. Haksız yere bu manipülasyonlarla o kadar çok kişi haksız şöhret ve başarı elde etti ki. Bu konuda ilk delikanlı duruşu PowerTürk yaptı ve bir müzik direktörü kullanmak yerine ismini açıklamadığı bir yayın kurulu kullandı böylece manipülasyonu az da olsa azalttı.
Bugüne gelince, radyolar artık eski gücünü kaybetti. Artık dijitalin dediği oluyor. Bir şarkının patlaması artık dijitale bağlı. Spotify’da bu dijital platformlardan biri. Yıllarca radyoları arayarak baskı altına alan ve onları manipüle eden şarkıcı, müzik şirketleri ve basın danışmanları konu Spotify olunca arayacak birilerini bulamadılar. Çünkü Spotify editoryal yapısı hakkında hiçbir bilgi veremedi. Böyle olunca oynatma listeleri, öne çıkarılan şarkılar ve öneriler bölümü algoritmanın seçimine kaldı. Bu en adil olanı. En kötü algoritma güçlünün yapacağı haksız manipülasyondan iyidir.
Bundan sonra Spotify’ın yapması gereken- ki zaten yapıyor- algoritması üzerinde bol bol çalışmak ve dinleyicilerin zevklerine en uygun liste ve önerileri vermek. Eğer Spotify editoryal içeriğini bir yerel kişi veya kişilere yani Türkiye’den birilerine teslim ederse o zaman yandı. Benden söylemesi.
Şarkıcılara gelince,
Onlara önerim güzel şarkılar yapın ve algoritmanın kalbine girin. Çünkü algoritma sizin arayıp “şarkımı beş kez fazla çalarmışın” diyeceğiniz ve etkiniz altına alacağınız bir insan değil. Aman olmasın da!