
Geleceği belirleyen sınav!

Her yıl milyonlarca gencin kaderini şekillendiren Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), yalnızca bir sınav değil, aynı zamanda büyük bir toplumsal olay niteliği taşıyor. YKS’nin iki ana ayağı olan Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve Alan Yeterlilik Testi (AYT), öğrencilerin üniversite hayallerine kavuşabilmesi için geçmeleri gereken önemli engeller olarak karşımıza çıkıyor. Peki bu sınavlar neyi ölçüyor, gençler ve aileler üzerinde nasıl bir etki bırakıyor?
TYT, adından da anlaşılacağı gibi, adayların temel yeterliliklerini ölçmeyi hedefliyor. Türkçe, matematik, sosyal bilimler ve fen bilimleri alanlarında öğrencinin okuduğunu anlama, temel işlem yapabilme ve akıl yürütme becerileri sınanıyor. Aslında TYT, bir anlamda öğrencilerin 12 yıllık eğitim hayatının özetini sunuyor. Fakat bu sınav, birçok öğrenci için sadece bilgi değil, zamanla yarışma ve stresle baş etme sınavı haline geliyor. Çünkü her saniyenin altın değerinde olduğu bir maraton bu.
AYT ise alan bilgisine dayalı sorularla öğrencilerin derinlemesine bilgisini ve konu hâkimiyetini ölçüyor. Sayısal, eşit ağırlık, sözel ve dil alanlarında adayların emek verdikleri derslerdeki başarıları burada ortaya çıkıyor. AYT, öğrencilerin üniversite tercihlerine doğrudan etki eden puanların büyük kısmını belirlediği için, adeta “gerçek sınav” olarak görülüyor. Bu da gençler üzerinde baskıyı artırıyor.
Ancak mesele sadece sorulara verilen doğru cevaplar değil. TYT ve AYT, öğrencilerin planlı çalışma, zaman yönetimi, sabır, stresle başa çıkma gibi hayati beceriler kazanmasına da aracılık ediyor. Birçok uzman, sınavların yalnızca bilgi ölçmekle kalmayıp aslında gençlerin hayata hazırlık sürecinde önemli birer basamak olduğunu vurguluyor.
Öte yandan, bu sınavların gençler üzerinde yarattığı yoğun stres ve kaygı, eğitim sistemimizin ve toplumsal beklentilerimizin bir aynası niteliğinde. Ne yazık ki, sınav sonuçlarına indirgenmiş bir başarı algısı, öğrencilerin yaratıcılığını, hayal gücünü ve farklı yeteneklerini gölgede bırakabiliyor. Oysa ki sınavdan alınacak bir puan, bir gencin değerini ve potansiyelini tam anlamıyla yansıtamaz.
Bu noktada ailelere ve eğitimcilere büyük görevler düşüyor. Gençlere sadece sınava hazırlıkta değil, yaşam yolculuklarında destek olmak; başarıyı yalnızca puanlara değil, gelişime, emeğe ve çabaya göre değerlendirmek gerekiyor. TYT ve AYT, bir son değil; aslında bir başlangıç kapısı. Önemli olan bu kapının ardında gençlerimizin umutla, azimle ve cesaretle ilerleyebilmesi.
Unutmayalım: Bir sınav, bir gelecek belirleyebilir ama asıl geleceği belirleyen; hayallerimiz, emeklerimiz ve asla vazgeçmeyen kalbimizdir.