
Bu gemi sizin kaptanlığınızda batıyor!

Muğla’da bir belediye başkanı düşünün; göreve gelirken “şeffaflık, halkçılık, kamu yararı” sloganlarını dilinden düşürmesin… Sonra gelsin, milyonlarca liralık kamu kaynağını, yıllardır eleştirdikleri yöntemlerle özel bir şirkete aktararak, vatandaşı ortada bıraksın. İşte o başkan bugün Ahmet Aras.
İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. (İDO) ile yapılan “feribot seferleri” anlaşması, Muğla Büyükşehir Belediyesi için artık bir ulaşım projesi değil; bir siyasi fiyasko, yönetim skandalı ve kamu zararı örneğidir.
Yolcu garantili feribot
CHP yıllardır iktidarı “yolcu garantili köprü ve otoyollar” üzerinden vurdu. “Yandaşlara para akıtılıyor!” dedi. Haklıydı. Ama ne acı ki şimdi aynı model, aynı rant mantığı, bizzat CHP’li bir belediye eliyle Muğla’da uygulanıyor. MUTTAŞ ile İDO arasında yapılan anlaşmaya göre, feribotlar boş da gitse dolu da gitse ödeme garanti. Kim ödüyor? Muğla halkı. Kim kazanıyor? İDO. Bu, özel bir şirkete altın tepside sunulan kamu kaynağıdır. Ve altına da Aras’ın imzası var.
Rodos’ta mahsur kaldı
Bodrum’dan Leros’a gitmek isteyen 100’e yakın turist, bayram sabahı feribota bindi. Ancak İDO’nun Karadeniz isimli feribotu, akü ve motor arızası nedeniyle kalkamadı. Yolcular iki saat gümrükte bekletildi. Bilgi verilmedi, çözüm sunulmadı. Otel rezervasyonları, çıkış harçları, planlar yandı. “Sonraki sefere bilet geçerli olurmuş.” O kadar kolay mı? Aynı anda Fethiye-Rodos hattında da bir skandal yaşandı. Bu kez İDO’nun Marmara feribotu, Rodos limanında evrak eksikliği yüzünden mahsur kaldı. Dönemedi. Yolcular orada kaldı. Bu ne biçim şirket yönetimi, bu ne biçim denetimsizlik?
Bu seferin kaptanı kim?
Başkan Aras, siz İDO’yu bu kadar sahiplendiniz, onlara bu kadar kaynak aktardınız. İyi de bu şirketin kriz yönetimi sıfır. Feribotları yolda kalıyor, uluslararası evrakları eksik, personeli yolcuya bilgi bile veremiyor. Siz de hala “bu proje Muğla için büyük atılım” demeye devam mı edeceksiniz?
Soruyoruz:
Bu projeyi kime danışarak başlattınız?
Garanti ödemelerin kaynağı nereden?
Denetim mekanizmanız nerede?
Yaşanan krizler sonrası kim sorumluluk alacak?
Kusura bakmayın Sayın Aras, ama bu işin “vizyon” ile değil, “yandaş kayırmacılığı” ile yürütüldüğü izlenimi güçleniyor. Hele ki MUTTAŞ’ın başındaki ismin sizin Bodrum döneminizden beri yanınızda olması, yönetim kurulunun partili meclis üyeleriyle doldurulması, bu yapıyı “kamu kurumu” olmaktan çok “parti şirketi” gibi gösteriyor.
Kendi kendini yalanlıyor
Bu projeyle birlikte CHP’nin “yandaşa karşıyız” söylemi lafta kalıyor. Halkın sırtından özel şirkete kaynak aktarmak ne zaman halkçılık oldu? CHP’nin yukarıdan aşağıya bu işe el atması, Sayıştay’ın, gerekirse yargının bu modeli incelemesi gerekiyor. Çünkü bu artık bir hizmet sorunu değil; bu, kamu vicdanını yaralayan bir tercihtir.
Son Söz
Sayın Başkan Aras, bu işin sonunda ya rotayı düzeltirsiniz ya da bu gemi sizin kaptanlığınızda batar. Ve bu kez sadece bir feribot değil, size olan güven de suya gömülür. Lal Denizli, Türkiye’nin en değerli ilçelerinden biri olan Çeşme’nin başkanı. Evet, Çeşme sadece İzmir’in değil, ülkenin en pahalı, en turistik, en kıymetli arazilerine sahip ilçesi. Böyle bir yerde belediye başkanının çözümü taşınmazları satmak olmamalı. Tam aksine, çözüm üretmek, kaynak yaratmak, sürdürülebilir kalkınma modelleri kurmak olmalı.
Turizm merkezi bir ilçede arsa satarak değil, vizyon geliştirerek belediye yönetilir. Eğer bütçe sıkıntısı varsa, lüks harcamaları kıs, önceliklerini gözden geçir. Gerekiyorsa tasarrufa git. Ama kamusal mülkü elden çıkararak günü kurtarma anlayışı, ileriye değil, geriye götürür.
Belediye başkanı dediğin, sadece koltuğu dolduran değil, bulunduğu yeri kalkındıran kişidir. Çeşme gibi bir yerde üretilecek onlarca fikir, yüzlerce proje, binlerce fırsat varken çözümü sadece satışta aramak, liderlik değil kolaycılıktır.
Belediyecilik, kaynak tüketmek değil, kaynak yaratmaktır. Halkın malını satmak değil, halkın geleceğini planlamaktır.