Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
14°
Ara

Terazinin ayarı kaçmasın!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Terazinin ayarı kaçmasın!

Bu toprakların mayasında zulme, haksızlıklara ve zalimliklere karşı durma, direnme vardır. Kurtuluş Savaşımız da bunun en büyük kanıtıdır. Bu halk, vicdanında yer bulmayan her eylemin karşısında olmuştur. Hele de konu özgürlüğü olursa… 

4 Eylül 1919’da yapılan Sivas Kongresi’ne gençleri temsilen gelen Tıp öğrencisi Hikmet Bey şunları söylüyordu: “Beyler; Delegesi bulunduğum Türk gençliği beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdi. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz "
Heyecanla konuşmasını tamamlamış ve akabinde Mustafa Kemal 'e dönerek aynı coşku ve kararlılıkla; "Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz.” demiştir. 1960 baharında kurulan “tahkikat komisyonu” ile sesleri kısılmak istenen gerek muhalefet gerekse de basın için “Hürriyet isteriz” diye sokaklara dökülen üniversite gençliği ve Nazım Hikmet’in:

“Safları sıklaştırın çocuklar
Bu kavga faşizme karşı
Bu kavga hürriyet kavgasıdır” dizeleri özgürlükçü ruhun yansımasıdır.

Dedik ya, bu toprakların mayası özgürlükle yoğrulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıkarken Anadolu insanının bu özelliğine güvenmiş ve sonunda da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştu.
 İçinden geçtiğimiz bu günlerde toplumun içine sinmeyen siyasal olaylar yaşanmakta. Siyasetin yargı gücü kullanılarak dizayn edilmeye çalışıldığı kanısı toplumu rahatsız etmektedir. Sokakta kime sorsanızbunu açıkça söylüyor. Yani muhalefete karşı yapılan eylemlerin toplumsal karşılığının olmadığı görünüyor.

Tribündeki vatandaş, hakemin kendi desteklediği güreşçi lehine karar vermesini de sevmez. Adil ve eşit şartlarda yapılacak mücadelenin onurunu kendi onuru sayar ve onuruna sahip çıkar. Anlayacağınız terazinin doğruluğundan emin olmak ister. 
Kısacası, adaletin terazisi kayarsa, toplumda güven ve düzen sarsılır. Hak, hukuk ve eşitlik ilkeleri zedelenir; bu da toplumsal kaosa, haksızlığa ve hiç de arzu etmediğimiz toplumsal çatışmalara yol açabilir. İnsanlar adalete olan inancını yitirir, güçlünün zayıfı ezdiği bir sistem ortaya çıkar. Sonuç olarak, sosyal bağlar zayıflar ve ahlaki çöküş de hızlanır. Adaletin dengesi, bir toplumun ayakta kalmasının temel taşıdır; kayarsa, her şey çöker.
Adaletin bir diğer ilkesi de “masumiyet karinesi” dir. Mahkemeler tarafından suçluluğu kesinleşmeyen insanların peşinen “hükümlü” gibi gösterilme çabaları vebal almak, aynı zamanda kul hakkı yemek anlamına gelir. Konu ile ilgili haberlerin topluma sunulması esnasında kullanılan ve olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan görüntülerin kullanılması bunu yapanlar açısından utanç vericidir. Adalet bakanı bu konuda gerekeni yapmalıdır.
Kimsenin suç işleme özgürlüğünün olmayacağını bildiğimiz gibi kimsenin de kesinleşmeden suçlu gibi gösterilmesi doğru değildir.
Adaleti sembolize eden gözleri kapalı kadının elindeki adalet terazisinin ayarını bozmayalım. Yoksa her şeyi yanlış tartmaya başlar. Asla unutulmamalıdır ki devlet ve toplum hayatının bekası adalete bağlıdır. “Adalet mülkün temelidir.” sözü de bu gerçeği ifade eder.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *