Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
25°
Ara

Çağların kapısını açan zaferin 572. yılı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Çağların kapısını açan  zaferin 572. yılı

İstanbul’un fethinin 572. yıldönümünü kutlarken, sadece geçmişin görkemli bir anısını yâd etmiyor; aynı zamanda bize miras bırakılan büyük bir vizyonu, çağları aşan bir stratejiyi ve insanlık tarihine yön vermiş bir liderliği de hatırlıyoruz.

1453 yılında, henüz 21 yaşında olan II. Mehmet, tarihin en zor kalelerinden biri olarak bilinen Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’i fethetti. Bu zaferle yalnızca bir imparatorluk sona ermedi; aynı zamanda Orta Çağ’ın karanlığı da yerini Yeni Çağ’ın aydınlığına bıraktı. İstanbul’un fethi, dünya tarihinde bir dönüm noktası, Osmanlı İmparatorluğu içinse bir taç niteliğindeydi. Genç Sultan, bu büyük başarıyla yalnızca "Fatih" unvanını değil, aynı zamanda çağının en büyük devlet adamı ve stratejisti olarak da anılmayı hak etti.

İstanbul’un fethi çoğu zaman yalnızca bir askeri zafer olarak anılır. Oysa ki bu büyük hadise, sadece surların aşılması ya da bir başkentin ele geçirilmesinden ibaret değildir. Fatih Sultan Mehmet’in vizyonu, çok daha derin bir anlam taşır. O, İstanbul'u yalnızca fethetmekle kalmamış; şehri bir bilim, sanat ve kültür merkezi haline getirmeyi hedeflemiştir.

Fetih sonrası Fatih, şehirdeki farklı inançlara mensup halklara dokunulmazlık tanımış, kiliselere ve ibadet yerlerine saygı göstermiş, hatta şehirdeki ilim adamlarını ve sanatçıları İstanbul'a davet ederek çok kültürlü bir yapının temelini atmıştır. Bu yönüyle İstanbul, hem Doğu’nun hem Batı’nın izlerini taşıyan, dünya tarihinde benzeri az görülen bir şehir haline gelmiştir.

Bir liderin vizyonu

Fatih’in İstanbul’u fethetmeden önceki hazırlıkları, sıradan bir askerî planlamanın ötesindedir. Aylar süren kuşatma için döktürdüğü devasa toplar, Haliç'e indirilen gemiler ve kuşatma boyunca gösterilen sabır ve stratejik hamleler, onun ne denli büyük bir lider olduğunu ortaya koyar.

Ama Fatih’i yalnızca askeri dehasıyla anmak haksızlık olur. O, aynı zamanda çok iyi eğitim almış, Batı ve Doğu kültürüne hâkim, yedi dil bilen bir entelektüeldi. İstanbul’u fethetmek onun için yalnızca bir güç gösterisi değil, aynı zamanda tarihî ve kültürel bir sorumluluğun gereğiydi. O, bu şehirde hem İslam medeniyetini yüceltmeyi hem de insanlık tarihine yön veren bir merkez yaratmayı amaçladı.

Bir medeniyet projesi

Fetihle birlikte Osmanlı, artık sadece bir devlet değil, bir dünya imparatorluğu haline geldi. İstanbul, Osmanlı’nın başkenti olarak yalnızca yönetim merkezi değil; bilim, edebiyat, mimari ve felsefenin de merkezi oldu. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi, yalnızca dinî bir dönüşüm değil, aynı zamanda çok daha büyük bir anlam taşır: Bir çağın sona erdiği, yeni bir çağın başladığı anın sembolü.

Fatih döneminde kurulan medreseler, kütüphaneler ve bilim kurumları, İstanbul’u İslam dünyasının parlayan yıldızı haline getirdi. Bugün hâlâ ayakta olan birçok tarihi eser, bu dönemin izlerini taşır. Süleymaniye’den Topkapı Sarayı’na, Fatih Camii’nden Kapalıçarşı’ya kadar uzanan bu miras, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de bir parçasıdır.

572 yıl sonra 

bugün ne anlıyoruz?

İstanbul’un fethinden 572 yıl sonra, bu büyük olayın anlamını sadece tarih kitaplarından okumakla yetinmemeliyiz. Fetih, bize geçmişten gelen büyük bir sorumluluğu da yükler. İstanbul, hâlâ dünyanın en önemli kültür ve medeniyet merkezlerinden biridir. Ancak bu mirası korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere doğru şekilde aktarmak hepimizin ortak görevidir.

Bu şehir; surlarıyla, camileriyle, saraylarıyla değil, aynı zamanda içinde taşıdığı ruhla var olmuştur. O ruh, barışı, hoşgörüyü, ilmi ve adaleti esas alan bir medeniyet anlayışıdır. İstanbul’un fethini bu ruhla anmak ve anlamlandırmak, onu yalnızca bir tarihî başarı değil, bir insanlık değerine dönüştürür.

İstanbul’un fethi kazanılmış bir zafer olmanın ötesinde, bugün hâlâ süren bir yolculuğun başlangıcıdır. Bu topraklarda doğan medeniyetin ışığı, sadece geçmişi aydınlatmakla kalmaz, geleceği de şekillendirir. Fatih Sultan Mehmet’in bıraktığı mirasa sahip çıkmak, sadece anmakla değil; anlamakla, korumakla ve daha ileriye taşımakla mümkündür.

İstanbul’un fethinin 572. yılı kutlu olsun. Bu büyük zaferi sadece geçmişin ihtişamı olarak değil, geleceğin ilhamı olarak da görmeye devam edelim.


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *