Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
23°
Ara

Kimlik Savaşı ve Toplumsal Yozlaşma

YAYINLAMA:
Kimlik Savaşı ve Toplumsal Yozlaşma

Bir zamanlar fikirlerin yarıştığı, değerlerin konuşulduğu, ilkelerin ön planda tutulduğu kamusal alanlar; artık kimlik savaşlarının, aidiyet fanatizminin ve ideolojik holiganlığın arenasına dönüştü. Düşüncenin yerini tarafgirlik, ilkenin yerini etiket, erdemin yerini gösteriş aldı. Bugün kamusal alanda konuşulan birçok tartışma; ne bilgiye, ne ahlaka ne de insaniyet duygusuna yaslanıyor. Herkes bir taraf, herkes bir grup ve herkesin elinde simgesel bir sopa var: Marka kimlikler, sahte aidiyetler ve vitrinden ibaret hayatlar.

Toplumu bir arada tutan ortak değerler, yerini tüketim kültürünün sunduğu yapay kimliklere bırakmış durumda. Artık insanlar sahip oldukları değerlerle değil, tükettikleri markalarla, sosyal medyada verdikleri pozlarla, ait olduklarını iddia ettikleri kimliklerle kendilerini tanımlıyor. Bir görüşe sahip olmak, artık düşünmek değil; bir aidiyet ilanı, bir kimlik gösterisi, çoğu zaman da bir linç hareketine dönüşüyor.

Kimin neye inandığı değil, kimin nerede durduğu konuşuluyor. Kimlikler fikirlerin önüne geçmiş durumda. Oysa bir insanın kim olduğu değil, nasıl bir insan olduğu önemlidir. Bugün bu temel ilke unutulmuş durumda. Fikir beyanı; karşıtlıkla, düşmanlıkla, aşağılamayla cevap buluyor. Herkes bir "biz" ve "onlar" söylemine sığınıyor. Oysa biz ve onlar ayrımı; ancak düşmanlıkla beslenen bir toplumun dilidir. Bu dil ise bizleri her geçen gün daha fazla kutuplaştırıyor, böldükçe bölüyor, parçalıyor.

Kimlik üzerinden kurulan bu yeni dil, yalnızca ayrıştırmıyor; aynı zamanda yozlaştırıyor. Onurlu bir yaşamın gereği olan erdemli davranışlar, yerini gösterişe ve gösterişin peşinden gelen kibirli bir yaşam biçimine bırakıyor. Sahip olunan değerler artık bir amaç değil, bir araç. İnsanlar örnek olmak için değil, görünmek için yaşıyor. Ve ne acıdır ki, bu hal hepimize sirayet etmiş durumda.

Toplumun bu noktaya gelmesinde yalnızca bireyler değil, kurumlar, medya, siyaset ve hatta akademi de sorumludur. Bilginin yerine algının, hakikatin yerine imajın, düşüncenin yerine sloganın konması; bizi bugün içine düştüğümüz bu kimlik savaşlarının ortasına sürüklemiştir. Oysa bu savaşın kazananı yoktur. Herkes bir parça kaybeder, en çok da insanlık kaybeder.

Şimdi yeniden düşünmenin, hakikate dönmenin, insanı insan yapan değerleri hatırlamanın vaktidir. Kimlikler, aidiyetler, ideolojiler; insanlığımızın önüne geçmemelidir. Çünkü yarın bir gün hepimiz aynı toprakta eşitleneceksek, bugün de eşit ve onurlu bir yaşamı paylaşmayı öğrenmek zorundayız.

Ve belki de en çok şimdi, yeniden sormalıyız: Gerçekten kimiz? Ve kim olmak istiyoruz?

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *