İstinye Üniversitesi Psikoloji yüksek lisans öğrencisi Emine Çokluk’un Dr. Öğr. Üyesi Ezgi Ildırım danışmanlığında Türkiye’nin farklı illerinden 18-35 yaş arası bireylerde yürüttüğü araştırmada, iklim değişikliği farkındalığı arttıkça iklim değişikliği anksiyetesinin de yükseldiği; iklim değişikliği anksiyetesi arttıkça sağlık anksiyetesinin de artış gösterdiği bulundu.
Küresel bir tehdit
İklim anksiyetesini, “İnsanların iklim krizine dair sürekli bir endişe, huzursuzluk ve korku duyması” olarak tanımlayan , Gazete Kadıköy'e konuşan Ezgi Ildırım, “Bu kaygı, çoğu zaman uyku bozuklukları, konsantrasyon güçlükleri, ruminatif düşünceler gibi belirtilerle birlikte gelir ve kişinin günlük yaşamını etkileyebilir.” dedi. “Ortada gerçek, somut ve küresel bir tehdit var. Maalesef bu tehdit her geçen gün daha da ciddileşiyor.” diyen Ildırım şöyle devam etti: “Son dönemde artan orman yangınları, sel felaketlerini buna örnek olarak gösterebiliriz. Genel kaygı bozukluğu ya da sağlık kaygısı daha çok bireysel ve içsel odaklıdır. Kişinin kendi sağlığına, işine ya da ilişkilerine yöneliktir. İklim kaygısı ise kolektif, küresel ve uzun vadelidir. Bir kişi sadece kendisi için değil, çocukları, toplumu ve gelecek nesiller için kaygı duyuyor.”
Kadınlar hisseder
Emine Çokluk’un araştırmasının sonuçlarına göre katılımcılar arasında kadınların, iklim değişikliğinin olası etkilerini daha yoğun hissettiği ve bu nedenle daha yüksek kaygı yaşadığı görüldü. Erkeklerde ise kaygı düzeyi daha düşük çıktı ve bu durum farkındalıkta da geride kalmalarına neden oldu. Ildırım, konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Kadınların iklim kaygısı ve farkındalık puanları erkeklerden anlamlı şekilde yüksek. Bu farkın birkaç önemli nedeni var. Öncelikle toplumsal roller: Kadınlar Türkiye’de ve dünyada da daha çok bakım sorumluluğu taşıyor. Yani çocuk, yaşlı, hasta bakımından büyük ölçüde sorumlu oldukları için geleceğe dair riskleri daha keskin hissediyorlar. İklim krizinin bu rolleri nasıl zorlaştıracağını öngörmek kaygıyı artırıyor. İkinci nokta, risk algısı. Kadınların çevreyle duygusal bağlarının ve doğa dostu değerlerinin erkeklere kıyasla daha güçlü olduğu pek çok araştırmada görülüyor. Bu değerler, farkındalıkla birleşince kaygıyı da yükseltiyor. Üçüncü bir etken de kırılganlık. Mesela sıcak hava dalgaları, gıda güvencesizliği ya da suya erişim sorunları, hem fizyolojik hem de sosyoekonomik açıdan kadınları daha fazla etkileyebiliyor. Bu nedenle kadınların iklim kaygısını daha yoğun hissetmesi anlaşılır bir durum.”

Okunma Süresi: 3 dk

Kitapseverler Sultanbeyli'de buluştu
#Genel / 12 Ekim 2025

İstanbullu uyuyamıyor!
#Genel / 12 Ekim 2025
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *