Damga Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Mert Gülgün Feyman'ın konuğu oldu. Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Mert, 40. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan İBB iddianamesini değerlendirdi. 105'i tutuklu, 5'i "müşteki şüpheli" olmak üzere toplam 407 şüpheli hakkında hazırlanan ve Ekrem İmamoğlu'na 828 yıldan 2 bin 352 yıla kadar hapis cezası istenen iddianame hakkında, “Ortada 3 bin 741 sayfalık bir iddia var. Elimden geldiğince, hızlı okuma yöntemlerini de kullanarak okudum. Bu iddianame bana Ergenekon ve Balyoz davalarını hatırlatıyor” yorumunu yapan Mert, “Hatırlarsınız o dönemde beynimiz bomboş şeylerle dolduruluyordu ve kafa karıştırıcıydı. Keşke 36 sayfa olsaydı da daha somut şeyler okuyabilseydik. Daha konsantre bir iddianame olmasını isterdim” ifadelerini kullandı.

Tutarsızlık var
4 bin sayfaya yakın iddianameyi kimsenin okumayacağını ifade eden Mert, “Ben her gün 16 sayfalık gazetede bilgi vermek zorundayım. Her gün 70 sayfa gazete hazırlasam içinde haber olmaz. Bunu kimse okumaz. Böyle düşünün. İddianamenin içinde çok fazla mükerrer ifade var. Casusluk iddiaları var ki ağır bir suçlama. İtirafçıların ifadelerinin çoğu birbirine benziyor. Bell ki ellerine yazılı verilmiş ve belge yerine kanaat kullanılmış. Somut ifadeler yerine afaki sözler var.
Biz İmamoğlu tutuklandığında devleti 560 milyar zarara uğrattı diye biliyorduk mesela. Rakam birden 160 milyara düşmüş. Bir 60'ı tutturmuşuz. Rakamlar havada uçuşmuş. Bunları söylerken iddiaları küçümsemek istemiyorum. Sadece iddianamede tutarsızlıklar var diye söylüyorum” dedi.

30 yıldan beri tanırım
İddianamede gazetecilerin para aldığı yönünde bilgiler verildiğini dile getiren Mehmet Mert, “Ben Ekrem İmamoğlu'nu 30 yıldır yakinen tanırım. Şahsen bir gün bile gazeteme reklam ver, ilan ver demedim. Öyle bir şey olmuş olsaydı biz de bugün o iddianemenin içinde olurduk muhtemelen. Bu anlamda kendimle gurur duydum. İddianemede Nevşin Mengü, İsmail Küçükkaya, İsmail Saymaz gibi bazı gazetecilerin para aldıkları yazıyor. Bundan daha doğal ne olabilir mi? Benim de zaman zaman bazı kanallara siyasi arkadaşlarımı yönlendirdiğim oluyor. Bu durumlar özelllikle seçim dönemlerinde fazla yaşanır. Gazeteci arkadaşlar yayın yapmıştır ve faturalarını kesip işlerini tamamlamıştır. Ben bunda bir kusur görmüyorum. Seçim dönemlerinde bir siyaetçiden ücret alınması kadar doğal bir şey yok. Ha derseniz ki bu gazeteciler İBB ihalelerinde yönlendirme yaptı, kamu zararı ortaya çıktı; o zaman rezalet. Bu suç olur. Ama demin söylediğim yayınlar bir hizmettir. Gazeteciliğin içerisinde var bu” diye konuştu.
Akgün'ün öğrencisi
“Ama şu çok net görülüyor ki İmamoğlu ve etrafındaki 7-8 kişi baya karışık işler yapmışlar” diyen Mert, “İtirafçılardan gözüküyor. Özellikle kaçak hafriyat dökümü işinden anlaşılıyor. Bu işlerde en kolay para kazanma yöntemi bu. Büyükçekmece Belediyesi'nde bu işler çok yapıldı ve zaten Hasan Akgün bu suçlardan dolayı şu an içeride. İmamoğlu da Akgün'ün öğrencisi” dedi. “Yarın cumhurbaşkanı olacak adamı neden eleştiriyorsun” diye eleştiriler geldiğini ifade eden Mert, “Cumhurbaşkanını yanlış yaptığında nasıl eleştiriyorsam bu da aynı şey. Yanlışa yanlış demeyeceksem neden yaşıyorum? Neden gazetecilik yapıyorum?” diye sordu.
Erken tahliye olmaz
İddianame hakkında değerlendirmesini sürüdren Mert, “İddianamede de okuduğumuz gibi işin içinde Beylikdüzü, Beşiktaş ve Şişli belediyelerinin de bağları olduğunu zaten biliyorduk. Bu iddianame 3-4 yıl daha kafamızı yorar. Aziz İhsan Aktaş iddianamesi daha kısaydı. Açıklandı ve sanırım ocak ayına duruşma tarihi verildi. İmamoğlu iddianamesine en erken baharda duruşma verilir. Duruşmalarda da saatlerce konuşulur ve durmadan ertelenir. Genel ve yerel seçimlere kadar bu iddianamede adı geçen tutuklu kişilerin serbest kalacaklarını düşünmüyorum. Belki denetimli serbestlik olabilir. Fakat siyasetten uzak tutulacaklarını düşünmüyorum” yorumunu yaptı.
ERDOĞAN'DAN DAHA BASKICI OLURDU!
Mehmet Mert, Gülgün Feyman'ın “Ak Partili belediyelerde birçok kez yolsuzluk iddiaları gündeme geldi. En dikkat çekicisi Melih Gökçek hakkında ortaya atılan iddialardı. Fakat hiçbir yasal süreç başlamadı. O tarafta sizce herkes ak kaşık mıydı?” sorusuna, “İmamoğlu gözaltına alındığı gün 'İlk taşı en suçsuz olanınız atsın' başlıklı bir yazı kaleme almıştım. 25 yıldır bir zihniyet var bu ülkede. Tek adam rejimi var ve bunun önünü kesemezsiniz. Bir kişiye başkanlık yetkisi vermişsiniz ve bir şeyler bekliyorsunuz. Olmaz ve olmuyor. Bu arada aynı yetki İmamoğlu'nda olsaydı daha sert bir işleyiş olurdu. Erdoğan kadar yumuşak olmazdı. Belki de bazı kararları yargıya falan da bırakmazdı. İşte geldiğimiz nokta bu. Kimse sesini çıkarmıyor. Bakın cezaevinde olan 90 tutuklu gazeteci için Fatih Altaylı ses yükseltti mi? Şimdi kendisi içeride. Sadece başımıza bir şey geldiği zaman bağırmasını biliyoruz. Kendi acını hissediyorsan canlısın, başkasının acısını hissediyorsan insansın” cevabını verdi.

DÜRÜST OLMAK ÇOK MU ZOR?
Mehmet Mert, “Ekrem İmamoğlu ve çevresi keşke bu kadar kusur işlemeselerdi. İmamoğlu bugün, Mansur Yavaş'a benzeyen bir siyasetçi olsaydı yüzde 65 oyla cumhurbaşkanıydı. İBB Başkanı olduğunda Nutuk kitabını dağıtmaya başladı. Keşke dağıtmak yerine yazılanları geceleri bir oturup okusaydı. Ak Parti'yi eleştiren canı yanan kişiler bunları gördükçe üzlüyor. Ekrem Bey, Erdoğan'ın yöntemini uygulamaya kalktı. Medyayı satın aldı. Çevresini besledi. kendisini eleştirenleri değil yalakalık yapanları yanında taşıdı. Başkalarını suçluyorsun, aynısını sende yapıyorsun. Onlar çaldı diye ben niye çalayım diyeceksin. Temiz kal, dürüst ol, çalışkan kal zor mu?” diye sordu.
KUMARCI BELEDİYE BAŞKANLARI VAR!
Bir belediye başkanının maaşının ortalama 200 bin lira olduğunu belirten Mehmet Mert, “Siz bu maaş için yüz milyonlar harcıyorsunuz ve belediye başkanı olmak istiyorsunuz. Mantıklı mı? Utanmadan bu belediye başkanları 40 yıldır başkanlık yapıyorlar. Gayaet şaşaalı ve lüks yaşıyorlar. Yakalanınca da ailelerimizden kaldı, düğünden kaldı vs... Rezillik işte buyrun. Bu ülke namusuyla siyaset yapan Erdal İnönü'ler, Bülent Ecevit'lerden sonra temiz siyasetçiye hasret kaldı. Hala görevde olan hafta sonları kumar oynamak için Kıbrıs'a, Batum'a, Karadağ'a giden siyasiler var. Fotoğrafını yayınlasanız “Düğüne katılmıştım” derler. Bunlar rezil olmayı da bilmiyorlar. Ar yok haya yok. Rezil olmayı bilmekte bir edeptir. Bunlarda o da yok” eleştirisinde bulundu.

BÖYLE GİDERSE CHP'YE OY ATMAM
Seçime kadar konuşulacak 2 seçenek olduğunu belirten Mert, “Bir tarafta 'mevcut iktidar gitsin, kim gelirse gelsin'ciler. Bunlar genelde CHP'li olanlar. Diğeri ise 'Evet gitsinler ama daha iyisi gelmeyecekse kalsın. Beteri gelmesin'ciler. Ben ikincisi gibi düşünüyorum. 40 yıldır CHP'ye oy veriyorum. Artık toplumun bir devrim yaşaması gerekiyor. CHP bu kafayla giderse bir milyon oyum olsa benden bir tane alamaz” dedi. “Bizim tek derdimiz İmamoğlu mu?” diye soran Mert, “Özgür Özel, meydanlarda sadece bunu konuşuyor. Bu ülkede emeklilik, sağlık, eğitim, ekonomi sorunları var. Bunlardan bahsettiğini görmüyorum. Cumhurbaşkanlığı yapacak, ülkeyi yönetecek adam bu mu? O makama İmamoğlu'nun imkanları ile geldi. Kendi bilgi birikimi ile gelmedi. İpi hala İmamoğlu'nun elinde. Bağırmaktan başka bişey yaptığı yok. Ben sana nasıl oy vereyim? Sen bu ülkeye ne umut verdin? Ne vaat ettin? Senin tek derdin İmamoğlu'nun sözlerini yerine getirmek” ifadelerini kullandı.
YOUTUBE VE KİTAP MÜJDESİ
Gazeteci Mehmet Mert, canlı yayında Damgatv youtube kanalı ve yayınlanacak kitabının müjdesini de verdi. Mert, “35 yıldır medyanın içindeyiz ama biliyorsunuz son günlerin kaçınılmaz özelliği dijital platformları aktif kullanmak. Aslında bizim 8- 10 yıldır kanalımız vardı. Şimdi önümüzdeki günlerde aktif kullanacağız. Hem haber vereceğiz hem konuk alçağız, hem yorumlayacağız. İnsanların artık gazeteyi açma dertleri yok. Hele hele genç kuşağın hiç yok. Mecburen onlara hitap edeceğiz. Biz de bu okyanusa dalacağız. Stüdyolarımız olacak. Damga'nın içinde yer alan dostlarımız, yazarlarımız, akademisyenlerimizle yayınlarımız gerçekleşecek. Mert'çe konuşacağız ve doğru bilgiler veremeye çalışacağız. Gazetecilik sadece para kazanmak içim yapılacak bir meslek değildir. Bir adanmışlık ve yaşam biçimidir. Biz de o çerçevede yaklaşmaya devam edeceğiz. Ayrıca 13 Aralık'ta TÜYAP Kitap Fuarı'nda yeni çıkacak kıtabımı tanıtıyor olacağım. Tüm okuyucularımızı ve dostlarımızı bekliyorum” bilgisini verdi.