Modern hayatın yoğun temposunun, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkilediğini belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzm. Klinik Psikolog İlayda Kutevu, “Pandemi sonrası dönemde özellikle Z kuşağı arasında yükselişe geçen ‘Yavaş Yaşam Hareketi’ (Slow Living), Türkiye'de de yankı buluyor. Minimalizm, dijital detoks, doğayla temas, mindfulness gibi kavramlar bu hareketin temel taşlarını oluşturuyor. Bu yaklaşım, yalnızca bir yaşam stili değil; aynı zamanda anksiyete, tükenmişlik sendromu ve depresyonla mücadelede etkili bir koruyucu önlem” ifadelerini kullandı.
‘MODERN HAYAT SÜREKLİ DAHA FAZLASINI EMPOZE EDİYOR’
Toplumda meşguliyetin başarı ile eşleştirildiğine dikkat çeken Klinik Psk. İlayda Kutevu, “Sürekli bir şeylerle meşgul olmak, bazen kişinin kendi duygularından kaçmak için kullandığı bir yöntem haline geliyor. Bu hal zamanla bir bağımlılığa dönüşebilir. Durmak, boş kalmak ya da beklemek, bazı kişiler için tehdit gibi algılanır. Bu yüzden yavaşlamak, çoğu zaman cesaret ister. Modern hayat sürekli ‘daha fazla’yı empoze ediyor. Daha hızlı, daha başarılı, daha üretken olmak gibi. Yavaş yaşam felsefesi ise ‘az ama öz’ olana odaklanıyor. Kişinin kendi ritmini bulmasına alan açıyor. Ne yapıyorsak onu daha farkında yapmayı, zihinsel olarak o anın içinde kalmayı öğretiyor. Bu da hem duygusal dengeyi hem de zihinsel netliği destekliyor. Yani bu felsefe, sadece yavaşlamak değil; sadeleşmek ve özünü duymak üzerine kurulu” diye konuştu.
‘DİJİTAL DÜNYADA DA YAVAŞLAMAK MÜMKÜN’
Yavaş yaşamın dijital çağda da uygulanabilir olduğunu vurgulayan Klinik Psk. İlayda Kutevu, sosyal medya kullanımı konusunda bireysel önlemlerle sadeleşmenin mümkün olduğunu şu sözlerle belirtti: “Her sabah telefonu 10 dakika geç açmak, bildirimleri kapatmak, içerikleri sadeleştirmek, dijital sınırlamalar koymak gibi küçük adımlar dijital alanı daha huzurlu hale getirebilir.”
‘ÇOCUKLUK DA YAVAŞ GEÇMELİ’
Yavaş yaşam felsefesinin yalnızca yetişkinler için değil çocuklar ve gençler için de koruyucu bir etki sunduğunu belirten Kutevu, “Günümüzde çocuklar bile sürekli bir şeylere yetişme hali içerisinde. Dersler, sınavlar, sosyal aktiviteler vb. Oysa çocukluk, doğayla, oyunla ve sessizlikle gelişen bir dönemdir. Yavaşlamak, ne istediklerini daha iyi anlamalarını sağlar. Kendilerini kıyaslamadan, yarışa sokmadan var olabileceklerini görmek, özgüvenlerini güçlendirir. O yüzden bu hareket, çocukların ve gençlerin duygusal dayanıklılığını artırır” dedi.
Kendini sürekli ‘yetişmek zorunda’ hisseden bireyler için ilk adımın küçük ama farkındalık dolu hareketler olduğunu söyleyen Klinik Psikolog İlayda Kutevu, “Gün içinde 5 dakika hiçbir şey yapmamak bile bir başlangıç. Günlük tempoyu yavaşlatmak, boşluk yaratmak, aynı anda her şeye evet dememeyi öğrenmek. En önemlisi de şu: Herkesin yavaşlama şekli farklı. Kimisi için doğaya çıkmak, kimisi için yazı yazmak, kimisi için sessizlik. Kendi yavaşlama yolunu keşfetmek, kalıcı olan tek şey” diyerek sözlerini tamamladı.