Uzmanlar, gün boyunca verdiğimiz her küçük kararın zihinsel enerjimizden bir parça çaldığını belirtiyor. İçerik üreticisi Barış Özcan'ın YouTube kanalında aktardığına göre bu durumu anlatmak için kullanılan en popüler metaforlardan biri "kaşık teorisi": Her sabah sınırlı sayıda "enerji kaşığı" ile güne başlıyoruz. Duş almak, kahvaltı hazırlamak, bir e-posta yanıtlamak, sosyal medyada gezinmek... Her biri birer kaşık götürüyor. Günün ilerleyen saatlerinde ise beynimiz, tıpkı çok program açılmış bir bilgisayar gibi yavaşlamaya başlıyor.
Karar yorgunluğu ölçülebilir
Bu durumun bilimsel adı: karar yorgunluğu yani İngilizce kullanılan haliyle 'decision fatigue'. Araştrımalar, insanlar günün erken saatlerinde daha net ve rasyonel kararlar verirken, gün sonuna yaklaştıkça bu kararların daha yüzeysel, daha aceleci ve daha hataya açık hale geldiğini ortaya koyuyor. İşte bu yüzden bazı yöneticiler her gün aynı kıyafeti giyiyor; çünkü bu sayede küçük bir kararı daha ortadan kaldırarak zihinsel enerjilerini koruyorlar.
Beyni tüketen sessiz tehdit
Karar yorgunluğunun bir diğer tetikleyicisi de sürekli maruz kaldığımız bilgi akışı. Bildirimler, e-postalar, sosyal medya içerikleri derken beynimizin ana uyarıcı nörotransmitteri olan glutamat seviyeleri aşırı yükseliyor. Bu da dikkat dağınıklığı, odaklanma sorunları ve hatta "beyin sisi" olarak bilinen bilişsel yavaşlamaya yol açıyor.
Bu yorgunluğumn çözümü nedir?
Uzmanlara göre karar yorgunluğuyla baş etmenin yolu, günlük yaşamda bazı kararları otomatikleştirmek ve enerjiyi en çok gerektiren işleri günün zihinsel olarak en taze zamanına bırakmak. Sabah saatleri genellikle zihinsel açıdan en güçlü olduğumuz zaman dilimidir. Önemli işleri bu saatlerde halletmek, verimliliği ve karar kalitesini artırabilir. Ayrıca sosyal medya maruziyetini azaltmak, uyku kalitesini artırmak, beslenme rutinlerini düzenlemek ve gün içerisinde bilinçli molalar vermek de zihinsel enerjiyi korumanın etkili yolları arasında yer alıyor.