Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
19°
Ara

Nerede o günler?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Nerede o günler?

Eskiden mahalle demek, sadece bir yerleşim yeri değil, bir topluluğun kalbi demekti. Hani şu, kapı komşuna “Abi çayın var mı?” diye uğramaktan utanmadığın, çocukluğunda merdivenlerde taş oynayıp “ben kazandım, sen kaybettin” diye tartışmaların küçük, tatlı kavgalarla son bulduğu günler. İşte o günler…Ama gel gör ki şimdi kapıyı çalsan komşu görmezden geliyor, sanki “Kamera sistemi var, ben zaten seni görüyorum, neden uğraşayım?” der gibi. Hatta bazı apartmanlarda öyle bir sessizlik var ki, binaya giren kişi kim, çıkan kişi kim, hangisi çöp atıyor, hangisi asansörü rehin alıyor… kimse bilmiyor.

Sokaklarda eski günler...

Pandemi öncesi sokakta üç adımda bir tanıdığın insan vardı. O kişiyle sohbet etmek, hava durumundan ötesine geçerdi: “Ali amca dün gece su borusu patladı, Seda abla yeni tatlı tarifi denemiş, Ahmet çocuklar futbola başlamış…” Herkesin haberi vardı, herkes birbirine değer verirdi. Hani bir laf vardır ya: “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” İşte o kül alışverişi, şimdilerde ekrana “like” vermekle sınırlı kaldı. Sokakta tek başına top oynayan çocuk görmek neredeyse imkansızdı. Herkesin bir “saha arkadaş grubu” vardı. Hani şu, evin köşesinden seslenen “Top bana gelirse gol olacak, top sana gelirse yanımda duran ağaç olacak” tartışmaları… Şimdi çocuklar ekran başında “level atlıyorum” diye bağırıyor. Hadi ordan!

Pandeminin etkisi

2020’de başlayan ve 2,5 sene süren pandemi, insanları kendi kabuklarına hapsetti. Önce maskeler geldi, sonra sosyal mesafe… Sonra mı? Sonra “evden çıkmayalım, misafirlik yapmayalım” derken, yavaş yavaş apartmanlar sessizleşti, sokaklar boşaldı, çocuklar ekran karşısında büyüdü. Mahalle kültürü, hani neredeyse nostaljik bir fotoğraf albümüne dönüştü.

Ekonomik krizin tatlı etkisi...

Bir de üstüne ekonomik kriz eklenince, iş iyice sarpa sardı. “Hadi çaya gidelim” demek lüks oldu. “Hadi akşam yemeğine çıkalım” diyen insan sayısı sıfıra indi. İnsanlar artık düşünmeden “Buna ben paramı harcar mıyım?” sorusunu soruyor. Mahalledeki küçük dayanışmalar da buhar oldu. Şimdi çöpü kapıya bırakmak bile ayrı bir planlama gerektiriyor, trafikte hep bir panik havası, her an nerede, kiminle bir kavga halinde olacağının endişesi var herkeste. TV'lerde haber programlarında neler görüyoruz değil mi?

Mahallenin karakterleri...

Ah be sevgili okurum, mahalle dediğin şey sadece sokak ve binalardan ibaret değil, karakterlerle dolu bir sahneydi. Ali Amca, sabah 7’de çıkıp “Günaydın dünya!” diye bağırır, akşam 9’da hâlâ balkonda fısıldardı: “Bu evin ışıkları neden hâlâ yanıyor?” Ayşe ablamız her tatlıyı dener, tüm mahalleye tattırmadan rahat edemezdi. Pandemi sonrası ilk tatlısını kimseye veremediğinde üzülür gibi oldu. Ahmet her sabah topunu kapıp “Futbol zamanı!” diye bağırırdı, şimdi “Minecraft zamanı!” diye bağırıyor.

Teknolojiyle yeni mahalle...

Ama dur bir dakika, bu kadar karamsar olmayalım. Mahalle kültürü sadece kaybolmadı, evrim geçirdi. Artık WhatsApp grupları, Telegram kanalları, Instagram DM’leri var. Eskiden merdivende başlayan sohbet, şimdi emoji ve sticker’larla devam ediyor. Komşuluk eski tadını vermese de teknolojiyle yeni bir form buldu diyebiliriz. Tabii o formun, “abi çayın var mı?” sorusunun sıcaklığıyla yarışması biraz zor…

Nostalji ve umut...

Sonuçta mahalle kültürü sadece mekanla değil, insanlarla kurulan ilişkilerle var. Şimdi belki kapı komşunu tanımıyor olabilirsin, ama küçük bir merhaba, bir selam, belki biraz gülümseme, işte bu bile eski günleri hatırlatmaya yetiyor. Bir gün belki pandemi sonrası, ekonomik kriz sonrası, biz yine merdivenlerde taş oynayan çocuklar gibi, kahkahalarımızla sokakları doldururuz belki!

Belki diyorum, belki işte. Ama şunu unutmayın; Mahalle kültürü ruhumuzda yaşıyor. Sadece biraz tozlandı, biraz mesafe koydu kendine… ama bir gün yine açılır, çaya gelin der, tatlı paylaşır, çöpü alır, seninle dalga geçer, hayatın tam tadını çıkarır.


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *