Asıl mesele ekmek davası...
Yerelde de genelde de en büyük mesele, en büyük tartışma konusu aslında çok açık: ekmek davası.
Yani ekonomi… Yani vatandaşın mutfağındaki tencerenin kaynayıp kaynamadığı, pazara gittiğinde filesini doldurup dolduramadığı, ay sonunu nasıl getireceği meselesi.
Bugün kimle konuşsan, derdi aynı. Kimisi “kira olmuş uçmuş” diyor, kimisi “marketteki fiyatlar el yakıyor” diyor. Ama sonuç değişmiyor. Vatandaşın derdi artık günlük yaşam mücadelesine dönmüş durumda. Geçim sıkıntısı o kadar büyümüş ki, siyasetçilerin birbirine laf yetiştirmesi, meclislerde kimin kime ne dediği artık kimsenin umurunda değil.
Bakın şimdi… Çatalca’da günlerdir konuşulan bir mevzu var: Belediye Ruhsat Müdürü’nün oğluna içkili yer ruhsatı alma meselesi.
Kim ne yapmış, kim ne demiş, kim neye imza atmış… Konu uzayıp gidiyor.
CHP’li meclis üyeleri “belediye yönetimine güvenimiz sarsıldı” diyor, diğer yandan iktidar kanadı da fırsatı kaçırmadan yükleniyor.
Eee sonra?
Vatandaşa ne faydası var bu tartışmanın?
Bir düşünün…
Markete giren vatandaş, süt alırken “ruhsat müdürü kimin oğluna ne verdi” diye mi düşünüyor?
Pazarda domatesin kilosuna bakarken “mecliste kim kime güvenmiyormuş” diye mi sorguluyor?
Hayır!
O sadece cebindeki paraya bakıyor. Alabildiğine, yetirebildiğine bakıyor.
Gerçekten de bugün vatandaşın gündeminde sadece bir şey var: yaşam şartları.
Evinde doğalgaz faturasını ödeyebiliyor mu, çocuğuna okul masrafı çıkarabiliyor mu, ay sonunda borçsuz bir nefes alabiliyor mu?
Asıl mesele burada yatıyor.
Bir anneyle konuşuyorsun mesela; “çocuğumu okutmak için ikinci iş bulmam gerekiyor” diyor.
Bir baba “artık haftada bir et alabiliyorum” diyor.
Bir emekli “her gün pazara gitmiyorum, çünkü her gün fiyat değişiyor” diyor.
Ve bu insanların hiçbiri belediye meclisindeki kavgalarla ilgilenmiyor.
Belediye başkanı, mecliste olanlarla ilgili açıklama yapmıyormuş…
Yapsa ne olur, yapmasa ne olur?
Vatandaşın mutfağına, cebine, hayatına dokunmadıktan sonra hiçbir açıklamanın bir anlamı yok.
Siyaset, artık gerçekten halkın dertlerine dönmeli.
Koltuk kavgasına değil, geçim kavgasına çözüm üretmeli.
İhale dedikodularına değil, pazar filesine çare bulmalı.
Çatalca’da da, İstanbul’da da, Türkiye’nin her yerinde de tablo aynı:
Vatandaş, artık sabah kalktığında “bugün ne yiyeceğiz?” sorusunu sormak istemiyor.
“Çocuğumun okul masrafını nasıl çıkarırım?” diye düşünmek istemiyor.
Biraz nefes almak, biraz huzurlu yaşamak istiyor.
İşte o yüzden diyorum:
Yerel yönetimler de, genel siyasetçiler de önce şu gerçeği anlamalı:
Asıl mesele ekmek davası.
Geri kalan her şey, vatandaşa göre, “falan filan.”