Esnaf İsyanda: İndirim Var, Alışveriş Yok!

Sokağa çıktığınızda dükkânların ışıkları yanıyor, vitrinler dolu dolu… ama içeri giren müşteri sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
Ne yazık ki bu manzara sadece bir dükkâna, bir sokağa ya da bir sektöre ait değil. Çatalca’nın dört bir yanında, hatta ülkenin genelinde aynı tablo hâkim: esnaf isyanda.
Gelecek günlerde sizlerle hem bu sayfalarda yaptığımız röportajları paylaşacağız, hem de bu röportajları sosyal medya hesaplarımızda video olarak yayınlayacağız. Ancak daha şimdiden şunu söyleyebilirim ki; durum gerçekten vahim.
Özellikle giyim sektörü ve benzeri perakende alanlarında yüzde 50, hatta bazı yerlerde yüzde 70 indirimler yapılmasına rağmen alışveriş yok. Caddelerde insan var ama alışveriş torbası taşıyan yok.
Esnafın ağzından çıkan ortak cümle şu:
“Artık kâr etmeyi geçtik, günü kurtarmaya çalışıyoruz.”
Birçoğu kirayı nasıl ödeyeceğini, elektrik ve vergi borcunu nasıl yetiştireceğini kara kara düşünüyor. Kimi dükkânını kapatmış, kimi sabah kepenk açarken “bugün acaba bir müşteri gelir mi?” umuduyla bekliyor.
Evet, ülke genelinde bir ekonomik daralma yaşanıyor. Ancak bu daralmanın küçük ilçelere yansıması çok daha sert oluyor. Büyük şehirlerdeki işletmelerin bir nebze dayanma gücü varsa, Çatalca gibi yerlerde bu dayanıklılık artık kalmadı. Çünkü buradaki esnafın büyük kısmı aile işletmesi. Eşiyle, çocuğuyla birlikte yıllardır ayakta durmaya çalışan insanlar. Yani bu sadece ekonomik bir kriz değil, bir yaşam mücadelesi.
Geçmişte “Çatalca’nın esnafı dimdik ayakta” derdik. Şimdi o esnafın gözlerinde umutsuzluk, yüzünde yorgunluk var.
Birçok kişi “İnşallah yaz gelsin, işler açılır” diyor ama yaz geldi, geçti, değişen pek bir şey olmadı. Artık insanlar sadece zorunlu ihtiyaçlarını alıyor. Ne bir gömlek, ne bir elbise, ne de bir ayakkabı... Çünkü herkes hesabını kuruş kuruş yapıyor.
Bu noktada sadece vatandaşı değil, yerel yönetimleri ve ilgili kurumları da düşünmeye davet ediyorum.
Çatalca’da esnaf, sadece ticaretin değil, sosyal hayatın da bel kemiği.
Eğer o bel kırılırsa, sadece kepenkler değil, ilçenin ruhu da kapanır.
Önümüzdeki günlerde gerçekleştirdiğimiz röportajlarda bu tabloyu çok daha net göreceksiniz.
Bir terzinin, bir kasabın, bir manavın, bir pastanenin hikâyesi aslında hepimizin hikâyesi.
Çünkü esnaf batarsa, halk da nefes alamaz.
Şunu unutmamak lazım:
Ekonomi sadece rakamlardan ibaret değildir.
Ekonomi, sabah dükkanının önünü süpüren, öğlen müşterisine “hoş geldin” diyen, akşam ocağına bir tas çorba koyan esnafla başlar.
Ve bugün o esnaf “Artık dayanamıyoruz” diyorsa, bu ses sadece bir şikâyet değil, bir alarm çanıdır.