Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
27°
Ara

Kıbrıs Barış Harekatı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kıbrıs Barış Harekatı

20 Temmuz 1974 sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs’a çıktı. Adada yıllardır süren Türk ve Rum toplulukları arasındaki gerilim, darbe ve Enosis hayaliyle zirveye ulaşmıştı. Türkiye, garantörlük hakkına dayanarak müdahale etti. Kıbrıs Türk halkı için bu harekât “barışın başlangıcı” oldu, Rum tarafı için ise bir “işgal” olarak anıldı.
Aradan tam 50 yıl geçti. Peki bugün Kıbrıs’ta durum ne? Harekât, kalıcı barışa mı, yoksa donmuş bir çözümsüzlüğe mi yol açtı?
Kıbrıs Barış Harekâtı, sadece bir askerî operasyon değil; aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihindeki en büyük dış politika adımlarından biridir. Adadaki Türk halkı, 1960’lardan itibaren saldırılara, ayrımcılığa ve tecrit politikalarına maruz kalıyordu. 1974'teki Yunan destekli darbe, adayı Yunanistan’a bağlama (Enosis) planının son adımıydı. Türkiye’nin müdahalesi, binlerce Kıbrıslı Türk’ün hayatını kurtardı ve iki toplumun fiilen ayrılmasını sağladı.
 

KKTC tanınmadı

Kıbrıs Türkleri, 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti. Ancak bugüne kadar sadece Türkiye tarafından tanındı. Bu durum, Kıbrıs Türk halkının uluslararası alanda izole kalmasına, ekonomik ve siyasi anlamda yalnız bırakılmasına neden oldu. Çözüm arayışları onlarca konferans, masa, müzakere ve taslakla sonuçsuz kaldı.

 

Bugün ne değişti?

Son yıllarda, iki devletli çözüm Türkiye ve KKTC’nin resmi politikası haline geldi. “Federasyon” fikri, defalarca Rum tarafınca reddedildiği için Ankara ve Lefkoşa artık bu modeli terk etti. Ancak dünya hâlâ tek Kıbrıs devleti tanıyor ve KKTC’yi muhatap kabul etmiyor.
Avrupa Birliği, Rum kesimini 2004’te Kıbrıslı Türklerin “evet” dediği Annan Planı’nı reddetmesine rağmen tam üye yaptı. Bu da adadaki eşitsizliği daha da pekiştirdi. Şimdi Rum yönetimi, hem AB üyesi hem de BM’de tanınan tek taraf olarak avantajlı konumda.
Kıbrıslı Türklerin talebi net: Eşitlik, güvenlik ve tanınma. Eğitimden ticarete, seyahatten spora kadar birçok alanda ambargolarla yaşamak, genç neslin umutlarını törpülüyor. Ekonomik olarak Türkiye’ye bağımlılık arttı. Bu durum, zaman zaman iç siyaset ve kimlik tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
Kıbrıs, Türkiye için yalnızca bir dış politika meselesi değil; aynı zamanda milli güvenlik, mavi vatan ve Doğu Akdeniz enerji politikalarının da kalbinde yer alıyor. Ankara, adadaki askerî varlığını “garanti ve güvenlik” gerekçesiyle sürdürüyor. Bugün, Türkiye’siz bir çözümün masada bile olmadığı herkesçe biliniyor.
 

Gerçekçi bir barış şart

Kıbrıs Barış Harekâtı, haklı bir müdahaleydi. Ancak 50 yıl sonra hâlâ barış ve tanınma sağlanamamışsa, bu hâl bir başarı değil, durağanlık göstergesidir. Yeni kuşaklar için çözüm; tarihî bir haklılık değil, sürdürülebilir bir gelecek olmalı.
Kıbrıs, bir hatıradan ibaret olmamalı. Barış, sadece geçmişte kazanılan değil; bugün inşa edilmesi gereken bir değerdir. Ve bunun için, ezberlerin değil, vizyonun zamanı gelmiştir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *