Yok sayanı yok sayarım!

24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı yaklaşırken, benim de üyesi olduğum İstanbul Gazeteciler Derneği (İGD) tarafından Çatalca Belediyesi tesislerinde düzenlenecek bir programa dair bir sitemim var. Derneğin bir üyesi ve bir gazeteci olarak, bu etkinliğe katılmama kararı aldım. Dile getirmek istediklerim aslında yerel basının içinde bulunduğu durumu ve bazı belediyelerin bu konudaki tutumunu gözler önüne seriyor. Görüyoruz ki sosyal medya hesapları aracılığıyla kendi ekiplerinin hazırladığı görsellerle kitlelere ulaşmayı adet edinen yöneticiler yerel basın çalışanlarına size minnetimizde, ihtiyacımızda yok diyorlar. Çünkü eleştirilmekten, eksiklerinin halk ile paylaşılmasından öylesine rahatsız oluyorlar ki hep kendilerini parlatan yani şak şakçılığını yapacak haberlerin yayınlanmasını istiyorlar. Bununda en iyi yolu kendin çal kendin oyna hesabı kendi ekibinin yaptığı haberleri, görüntüleri halka servis edip, yerel basın emekçilerini yok saymak çabası.
Seçilenler gelir ve giderler
Benim itirazımın merkezinde, Çatalca Belediye Başkanı Erhan Güzel'in yerel gazetelere karşı sergilediği tutum yer alıyor. Bizzat gözlemlediğim ve edindiğim bilgilere göre, Başkan Güzel göreve geldiğinden beri tek bir basın açıklaması yapmamış, yerel gazetelere abone olmamış ve hatta belediyenin kapısından yerel bir gazetenin girmesine bile izin vermemiş. Tasarruf tedbirleri bahanesi ardına sığınılsa da, gazetecilerle konuşmaktan dahi kaçındığı, hatta bir meclis toplantısı öncesi partisinin meclis üyelerine gazetecilerle konuşmamaları yönünde telkinlerde bulunduğu bilgisi bana ulaştı. Eğer bu iddialar doğruysa, bu durum yerel basını adeta yok sayan, görmezden gelen bir tavrı işaret ediyor. Bu konuda benim tavrım nettir yok sayını bende yok sayarım. Biz basın emekçileri hep burdadır çünkü halkla 5 yıllığına bir sözleşmemiz yoktur. Fakat seçilenler gelirler ve giderler. Zaman su misali akıp geçerken verilen yetkininde süresi daralmaya devam ediyor. Bu süreçten akıllarda kalan sadece insanlara nasıl davrandığınız ve nasıl iletişim kurduğunuz olacaktır. İşte bu noktada kendi servis ettiğiniz ordan çek burdan çek, düğünden çek, cenazede çek, doğum gününden de çek pozları çokta etkili olmayacaktır.
İGD'nin rolü ve beklentiler
Tam da bu noktada, İstanbul Gazeteciler Derneği'nin bu programdaki rolü sorgulanmalıdır. 24 Temmuz gibi önemli bir günde İGD'nin Çatalca Belediyesi'nden yer talep etmek yerine, öncelikle belediyenin yerel basına olan yaklaşımını, abone olduğu gazete sayısını ve bu konudaki genel tutumunu sorgulaması gerekmez miydi? Yerel basını hiçe sayan bir belediye başkanının, "gazeteciler günü" bahanesiyle bir etkinliğe ev sahipliği yapması ve hatta programa davet edilmesi, gazetecilerin gözünde basına "sahip çıkma" gibi samimiyetsiz bir algı yaratmaktan öteye geçemiyor. Bu durum, "gazetecilere ihtiyacım yok" diyen bir anlayışın, özel günlerde basına katkı sunarak imaj çalışması yapma düşüncesini bende güçlendiriyor.
Duyarlılık çağrısı
Elbette, gazetecilik mesleğinin bağımsızlığı ve halka doğru bilgi ulaştırma sorumluluğu, her türlü çıkar ilişkisinden uzak durmayı gerektirir. Bu nedenle, normal zamanda gazetecileri yok sayan, görmezden gelen bir belediye başkanının katkı sunduğu bir programa katılmama kararı, benim için bir gazetecilik etiği meselesidir. 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı, sadece bir kutlama günü değil, aynı zamanda basın özgürlüğünün, etik değerlerin ve yerel basının sorunlarının yüksek sesle dile getirilmesi gereken bir gündür. İGD gibi önemli bir meslek örgütünden beklenen de tam da budur: meslektaşlarının haklarını savunmak, yerel basının sesini yükseltmek ve gazeteciliği görmezden gelen anlayışlara karşı tutarlı bir duruş sergilemektir. Umuyorum ki bu sitem, ilgili kurumlar tarafından dikkate alınır ve yerel basınımızın hak ettiği değeri görmesine katkı sağlar.