Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
25°
Ara

Sessizlik karartma çifte standart!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Sessizlik karartma çifte standart!

Türkiye son yıllarda çok şey gördü, çok şey yaşadı ama galiba en çok adaletin ve demokrasinin içinin bu denli boşaltıldığını gördü. Her yeni gün, hukukun evrensel ilkelerine, medya özgürlüğüne ve siyasetin çok sesliliğine indirilen bir yeni darbenin haberiyle uyanıyoruz. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın tutuklanması, Sözcü TV’ye 10 gün yayın karartması cezası verilmesi, AK Parti iktidarının hem siyasette hem medyada kurduğu baskı rejimi ve tüm bunların karşısında devlet eliyle terörist başı Abdullah Öcalan’ın sesine alan açılması... Türkiye ne yazık ki bir çifte standartlar cumhuriyetine dönüştürülüyor.

Seçmen iradesine darbe

Zeydan Karalar, halkın oylarıyla seçilmiş, Adana gibi kritik bir metropolü yöneten bir belediye başkanı. Bugün onun tutuklanması sadece bir kişiye karşı değil, doğrudan seçmenin iradesine karşı işlenmiş bir suçtur. Yerel yöneticilerin yargı sopasıyla hizaya getirilmesi, otoriter yönetimlerin sıkça başvurduğu bir yöntemdir. Hatırlayın; Ekrem İmamoğlu’na “ahmak” davası bile bu mantığın ürünüdür. “Sandıkta yenemiyorsan, yargı yoluyla etkisiz hale getir” politikası devrede. Bu, hukuk değil, siyasetin yargı üzerinden yürüttüğü bir operasyon halidir.

Gerçekler susturuluyor

Sözcü TV gibi eleştirel yayınlar yapan medya organlarına yönelik cezalandırmaların ardı arkası kesilmiyor. Son olarak 10 gün boyunca ekranın karartılması, tam anlamıyla bir sansürdür. Bu sadece bir televizyon kanalının susturulması değil; milyonlarca izleyicinin bilgi alma hakkının gaspıdır. Medya özgürlüğü yalnız iktidarı destekleyen seslerin değil, muhalif fikirlerin de rahatça ifade edilebilmesidir. Ama AK Parti’nin Türkiye’sinde medya, sadece iktidar borazanı olduğu sürece yaşama hakkına sahip. Geri kalanı için RTÜK sopası her daim hazır.

Totaliterleşen bir rejim var

AK Parti, sadece sandıklarda değil, sokakta, medyada, mecliste ve mahkeme salonlarında da üstünlüğünü sağlamak için tüm araçları kullanıyor. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte yasama, yürütme ve yargı arasındaki denge tamamen bozuldu. Meclis, sarayın onay makamına dönüştü; yargı ise siyasi iradenin kararlarını uygulayan bir şube haline geldi. Bu tek sesli yapı; basını baskı altına alarak, muhalefeti kriminalize ederek ve yargıyı araçsallaştırarak tam anlamıyla bir totaliter düzen yaratma çabasını barındırıyor. 

Öcalan'a serbest İmamoğlu'na yasak

En trajik ve skandal durumsa, terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’a tanınan imtiyazlarda ortaya çıkıyor. Seçim dönemlerinde Kandil’den ya da İmralı’dan yayınlatılan mesajlar, açıkça devletin bilgisi ve izniyle ekranlara taşınıyor. Ama aynı devlet, muhalefet lideri potansiyeli taşıyan Ekrem İmamoğlu’nu adeta bir gün bile nefes aldırmamak için yargı tacizine maruz bırakıyor. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır? Terörist başına ekran açan devlet, neden muhalif belediye başkanlarına kapıları kapatır? Bu durum, devletin tarafsızlığını, hukukun bağımsızlığını yerle bir eden açık bir skandaldır.

Türkiye buralardan geçti

Türkiye bu tür otoriter eğilimleri geçmişte de yaşadı. 1980 darbesi, 1990’ların faili meçhulleri, 28 Şubat’ın postmodern darbeleri… Ama bugünkü tablo farklı bir şey gösteriyor: Bu defa bir askeri cunta değil, sandıktan çıkmış bir iktidar eliyle demokrasi boğuluyor. Ve bu boğulma sessiz sedasız, hukuk kılıfı içinde gerçekleşiyor.

Çarpık düzen değişmeli

Zeydan Karalar’a yapılan, aslında hepimize yapılmış sayılmalı. Sözcü TV’ye uygulanan karartma, yalnızca bir ekranı değil; hakikatin kendisini karartma girişimidir. Hukukun terazisi, siyasetçiye göre eğilip bükülüyorsa orada adaletten bahsedilemez. Eğer bir ülkede terörist başı ekranlara çıkıp açıklamalar yapabiliyorsa ama halkın seçtiği yöneticiler tutuklanıyorsa, o ülke demokrasiyle yönetilmiyor demektir.

Türkiye için yol bellidir: Ya bu çarpık düzeni değiştireceğiz ya da her geçen gün daha da sessizleşen, daha da kararan bir 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *