
Susalım, Atatürk konuşuyor (4)

Değerli okuyucu; Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, her bir sözcüğü, milletimize bambaşka kapılar açan konuşmalarını vermeye devam ediyoruz.
“Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
Saygıdeğer efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve ondan sonra düşman ordusunu tamamen yok eden veya tutsak eden ve kılıç artıklarını Akdeniz’e, Marmara’ya döken harekâtımızı açıklayıcı ve niteleyici söz söylemeyi gereksiz sayarım. Her evresiyle düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek güç ve kahramanlığını tarihte bir daha belirleyen çok büyük bir eserdir. Bu eser, Türk ordusunun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz anıtıdır. Bu eseri yaratan bir ulusun çocuğu, bir ordunun başkomutanı olduğum için sonsuza kadar mutlu ve bahtiyarım.
Eğer amaç bugünkü halife ve padişaha bağlılığın ve sadakatin korunduğunu söyleyip pekiştirmek ise bu kişi haindir. Vatan ve millete karşı düşmanların maşasıdır. Buna halife ve padişah deyince millet, onun emirlerine uyarak düşmanların istediklerini yapmak zorunda kalır.
Sonuçta, vatandaşların bir milletin bireyleri olmak itibari ile millete, onun devlet ve mensup olduğu milletin, medenî insanlığın bir ailesi olması görüşü açısından da bütün insanlığa karşı birtakım görevleri vardır. Fakat önemle dikkatinizi çekerim ki vatandaşın en büyük görevi, aynı zamanda en kutsal hakkı seçim hakkıdır.
Artık bugün demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. 20. asır birçok müstebit (baskıcı-zorba) hükûmetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir. Demokrasi prensibi, hâkimiyeti istimal eden (kullanan) vasıta ne olursa olsun, esas olarak milletin hâkimiyete sahip olmasını ve sahip kılmasını icap ettirir.
Lozan Barışı Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk milleti için siyasî bir zafer teşkil eden bu antlaşmanın Osmanlı tarihinde benzeri yoktur. Milletimiz, bununla haklı olarak iftihar edebilir ve Türk milletinin yüksek bir eseri olan bu antlaşmanın yüksek kıymetini takdir etmesi lâzım gelen gençliğin bunu mazide yapılmış antlaşmalarla kıyaslaması gerekir.
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığı ile hakkı ile birliği ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele lüzumunu ve millî düşünceleri tam bir imanla her karşı fikre karşı şiddetle ve fedakârane savunma gereği telkin edilmelidir. Silahıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü, ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur.
Türk milletinin geleceği için düşünce ve güç birliği içinde mükemmel bir eğitim programı hazırlanması gerekir. ...
Bu işlerde başarı sağlamak için öyle bir program izlemeye mecburuz ki o program, milletimizin bugünkü durumuyla, sosyal hayatın ihtiyaçlarıyla, çevre şartlarıyla ve çağın gerekleriyle tamamen orantılı ve uyumlu olsun. Bunun için büyük, hayali ve karışık görüşlerden tamamen uzaklaşarak gerçeklere etkin bir şekilde bakmak ve el ile dokunmak gerekir. Bir taraftan cehaletle uğraşırken bir taraftan da memleket evladını, sosyal ve iktisadî hayatın doğrudan etkili ve yararlı bir unsuru kılabilmek için gerekli olan ilk bilgileri uygulamalı bir tarzda vermek maarifimizin esasını teşkil etmelidir.
Görülüyor ki en mühim ve en verimli vazifelerimiz eğitim işleridir. Eğitim işlerinde derhal muvaffak olmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu suretle olur. Bu zaferin temini için hepimizin tek can ve tek fikir olarak esaslı bir program üzerinde çalışmak lazımdır. Bence bu programın esaslı noktaları ikidir; sosyal hayatın ihtiyaçlarına uygun olması ve çağdaş gelişmelere uygun olmasıdır.
Bu memleketin asıl sahibi ve toplumsal varlığımızın asıl nedeni köylüdür ve bu köylüdür ki bugüne kadar bilgi ışığından yoksun bırakılmıştır. Bu yüzden bizim izleyeceğimiz maarif siyasetinin temeli, önce var olan cehaleti ortadan kaldırmaktır.
Devam edecek…