Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Ara
Damga Kültür Sanat Mehmet Mert: Gazeteci dediğin insan önce birey olmayı öğrenecek!

Mehmet Mert: Gazeteci dediğin insan önce birey olmayı öğrenecek!

Damga Gazetesi İmtiyaz Sahibi, gazeteci-yazar Mehmet Mert, ilk kitabı Manşete Giden Yol için TÜYAP Kitap Fuarı’nda düzenlenen söyleşi ve imza gününde okurlarıyla buluştu. Mert, "Gazeteci dediğiniz bir insan önce birey olmayı öğrenecek. İşte bunu öğrenemedikleri zaman doğru dürüst gazeteci ve doğru dürüst gazete, televizyon, ajans göremiyoruz" dedi

Okunma Süresi: 5 dk

Damga Gazetesi İmtiyaz Sahibi, gazeteci-yazar Mehmet Mert, ilk kitabı Manşete Giden Yol için TÜYAP Kitap Fuarı’nda düzenlenen söyleşi ve imza gününde okurlarıyla buluştu. Söyleşiye AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanı Mustafa Necati Işık, Silivri eski Belediye Başkanı Selami Değirmenci, Çatalca eski Belediye Başkanı Fırat Aykut, CHP İstanbul eski Milletvekili Ali Şeker ve çok sayıda davetli katıldı.

Yaklaşık iki saate yakın süren söyleşide Mehmet Mert, günümüz medyasının geldiği noktayı, dijitalleşmenin yarattığı dönüşümü, dezenformasyon tehlikesini, birey olmanın önemini, genç gazetecilere yönelik eleştirileri

ni ve kitabının ortaya çıkış hikâyesini örnekler, anılar ve uzun değerlendirmeler eşliğinde anlattı.

“Bugün hepimiz gazeteci kadar etkiliyiz”

Konuşmasına medyanın artık yalnızca gazetecileri değil toplumun tamamını ilgilendirdiğini vurgulayarak başlayan Mehmet Mert, şu ifadeleri kullandı: “Arkadaşlar bugün hepimizi yakından ilgilendiren medyanın, günümüz medyasının hayatımıza etkisini konuşacağız. Neden hepimizi ilgilendiriyor? Çünkü artık sadece gazeteci, televizyoncu olmamız gerekmiyor. Dijital çağdayız ve hepimiz birer gazeteci kadar, muhabir kadar, haberci kadar bu işlerle meşgulüz. Aranızda sosyal medya hesabı olmayan var mı? Merak ediyorum. Gençlerden var. Peki gençlerin yarın olacak nasılsa? Sosyal medya hesabınız varsa sizler de az da olsa gazetecilikle ilgilisiniz. Bir gazeteci, bir muhabir kadar habercilikte etkilisiniz.”

Medyanın tarihsel yolculuğu

Medyanın tarih boyunca geçirdiği dönüşümü örneklerle anlatan Mert, Sezar döneminden Osmanlı’ya, matbaadan dijital mecralara uzanan süreci şu sözlerle aktardı: “Tarih boyunca medya çok şekil değiştirdi. Mesela Sezar, aldığı toplantı kararlarını rahipler aracılığıyla halka ulaştırırdı. Sonra tellallar, davulcular, sokak çağrıcıları çıktı. Osmanlı döneminde mektupla haberleşmeler vardı. Matbaanın bulunmasıyla basılı gazeteler ortaya çıktı. Ardından radyo, televizyon, telgraf geldi. Ve son 25 yıldır dijital mecrayla tanıştık. İnsanlık tarihi binlerce yıl ama son 25 yılda neredeyse senede 23 kez çağ atlıyoruz arkadaşlar.”

HİBRİT MUHABİR

Pandemi döneminde sıkça dile getirdiği “hibrit muhabir” kavramına değinen Mehmet Mert, Washington Post örneğini vererek şunları söyledi: “Pandemi döneminde bu tür söyleşilerde hibrit muhabirleri anlatıyordum. Hibrit muhabir dünyada ilk defa Washington Post’ta çıktı. Hibrit muhabir normal bir muhabirin üzerine günde 30-40 haber yazabiliyor, makale yazabiliyor, anında haberleri hissedip yorumlayabiliyor, öz eleştiri yapabiliyor. Oysa en çalışkan muhabirimiz günde en fazla 2-3 haber yazabilir, günde bir makale yazabilir, ayda 3-5 dosya haber çıkarabilir.”

“Dijital çağ dezenformasyonu büyüttü”

Dijitalleşmenin habercilikte ciddi sorunları da beraberinde getirdiğini vurgulayan Mert, hız ve tıklanma baskısına dikkat çekti: “Dünün tirajla, reklamla ayakta kalan medyası bugün tıklamayla, izlenmeyle, beğeni kasmayla ayakta kalıyor. Bu da yalan haberlerin kısa sürede yayılmasına neden oluyor. İzlediğimiz, duyduğumuz, okuduğumuz haberlerin gerçek mi değil mi olduğunu anlamakta zorlanıyoruz.” Algoritmaların toplumu yönlendirdiğini belirten Mert, şöyle devam etti: “Bizim her birimizin sosyal medya hesaplarını takip eden görünmez muhabirler var. Onlara algoritma diyoruz. Karakterimize, kültürümüze göre önümüze haberler düşüyor. Biz de farkında olmadan o algoritmaların sürüklediği yerlere gidiyoruz. Bu bir noktadan sonra manipülasyona dönüşüyor.”

“Beni Facebook’ta öldürmüşler”

Dezenformasyonun bireysel hayatta nasıl sonuçlar doğurduğunu yaşadığı bir anıyla anlatan Mehmet Mert, salondan tebessüm alan şu sözleri paylaştı: “Beni 2-3 sene önce Facebook’ta öldürmüşler arkadaşlar. İSKİ’ye gittim, bir hanımefendi beni görünce sarıldı, ağladı. ‘Seni Facebook’ta öldü diye gördük, kocamla birlikte ağladık’ dedi. Rüyada yaşadıklarımızı sadece biz görürüz ama sosyal medyada milyonlar görüyor. Her an herkes bu dezenformasyonun mağduru olabilir.”

“Bir hashtag’le insanlar linç ediliyor”

Gündem oluşturma biçiminin değiştiğine dikkat çeken Mert, manşetten hashtag’e geçişi şu sözlerle eleştirdi: “Dün manşetle bakan değişirdi ama belgeler vardı, bilgiler vardı, kaynaklar vardı. Bugün bir hashtag açılıyor, hiçbir gerekçe olmadan insanlar, kurumlar linç ediliyor. Yarın birisi ‘Mehmet Mert saçmaladı’ diye bir hashtag açsa, kimse bunun doğru olup olmadığını sorgulamadan paylaşır.”

BİREY VURGUSU

Konuşmasının geniş bölümünü birey olma kavramına ayıran Mert, toplumun temel sorununun burada yattığını vurguladı: “Bu toplumun kurtuluşu birey olma ehliyetinden geçer. Önce birey olacaksın. Sonra evleneceksin, siyaset yapacaksın, gazeteci olacaksın. Birey olmayı başaramazsan sana satılık medya da dayatırlar, şantajcı medya da.”

MEDYANIN HALİ

Medyanın geldiği noktayı sert sözlerle eleştiren Mehmet Mert, salonda dikkatle dinlenen şu ifadeleri kullandı: “Arkadaşlar, son 30 yıldır adam gibi bir gazetecilik, televizyonculuk, habercilik göremiyoruz. Neden? Çünkü birey olmayan bir toplumdan geliyoruz. Doğruyu yanlışı ayırt edemeyen topluma satılık medya dayatırlar, satılık kulüp dayatırlar, şantajcı medya dayatırlar.”

Genç gazetecilere net mesaj

Gençlere seslenen Mert, gazetecilikte fark yaratmanın artık zorunluluk olduğunu söyledi: “Diploma yetmiyor arkadaşlar. Daha çok çalışacaksınız, daha derine ineceksiniz, herkesin aklına gelmeyeni bulacaksınız. Yoksa bu meslekte ayakta kalamazsınız.”

“Bu kitap bir hayatın özeti”

Kitabının içeriğine de değinen Mehmet Mert, Manşete Giden Yol için şunları söyledi: “Bu benim ilk kitabım. İçinde 35 yıllık bir gazetecinin birikimi, 55 yıllık bir Anadolu çocuğunun anıları var. Notlar var, hikâyeler var. Gazeteci olmak isteyenler için de, ‘Bu adam ne yazmış?’ diye merak eden herkes için de yazıldı.” Söyleşi, katılımcıların sorularının yanıtlanmasının ardından imza günüyle sona erdi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *