İmamoğlu, gazetecilerin, hakkında başlatılan “diploma” soruşturmasıyla ilgili sorusuna, “Bu yalanı, bu iftirayı defalarca yazan, çizen ve bunu gündeme taşıyan insanlarla ilgili de en üst seviyede dava sürecini başlatacağımı da buradan ifade etmek isterim” dedi. Söz konusu asılsız iddiaları öne süren isimlerin, davet edilmelerine rağmen, avukatlarının düzenlediği basın toplantısına katılmadığı bilgisini paylaşan İmamoğlu, “En başta inançlı insanlarız. Yaradan'a sığınarak, yani inancımıza mahcup olmamak, aileye mahcup olmamak gibi bir süreçle yorulmuş hayatımız var. Üniversiteden de çok arkadaşlarım var. Ben, üniversitedeki arkadaşlarımı çağırsam, miting yaparım. Ama adamın birisi, tavla oynayacak adam bulamaz. Yani tavla da biliyor mu bilmem. Çünkü üniversite okuyanlar, öyle ya da böyle ucundan da olsa tavla bilir. Bu kadar söyleyeceğim. Allah akıl versin, bu süreci yöneten ya da bu süreci taşıyan herkese” diye konuştu.
Vicdanda bir tortu kalmış olmalı
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, hukuksuz bir biçimde cezaevine tutulan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın 90 yaşındaki hukukçu annesi Gönül Özdağ’ı ve aile fertlerini Ankara Çankaya’daki evinde ziyaret etti. Ziyarette İmamoğlu ve Yavaş’a, Zafer Partisi Genel Başkan vekili Prof. Dr. Mehmet Ali Şehirlioğlu ve CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol da eşlik etti. Anne Gönül Özdağ, kendisine geçmiş olsun taleplerini ileten İmamoğlu’nu, “Size de geçmiş olsun. Olacak mı” şeklinde yanıtladı. İmamoğlu da anne Özdağ’a, “Olacak, olacak anneciğim. Doğru, doğru kalır inşallah. Allah buluştursun, kavuştursun hızlıca inşallah” yanıtını verdi. Özdağ ve Silivri’de tutulan belediye başkanları, gazeteciler ve Gezi tutuklusu Tayfun Kahraman ile görüşme talebine izin verilmediğini anne Özdağ ile paylaşan İmamoğlu, “10 aydır bize izin vermiyorlar. Sonra ben dedim ki, bari annemize gidip, geçmiş olsun diyelim istedik. Sağ olsun Mansur Başkanımız da bizi yalnız bırakmadı. Birlikte ziyaret edelim dedik, sağ olsun” dedi. Anne Özdağ da duygularını, “Kendimle kaldığım zaman, hep sizlerle konuşuyorum. Hilal diyor ki, ‘Anne, yine ne konuşuyorsun’” sözleriyle dile getirdi. İmamoğlu, “annelik” kavramının gündeme geldiği buluşma, “Ben diyorum ki; bugünkü toplumda bazı insanların vicdanlarında tortu kalmışsa bile, hani o, anneden kalmıştır. İnşallah onu açığa çıkarırlar yani” şeklinde konuştu.
En çok ülke için üzülüyor
Özdağ’ın kız kardeşi Hilal Özdağ, babasının yazdığı bir kitabı İmamoğlu ve Yavaş’a hediye etti. Anne Özdağ’ın talebi üzerine kitabın bir sayfasını rastlantısal olarak açan İmamoğlu, Özdağ’ın kaleminden, “Türk inkılabının bugünü, Türkiye’nin durumu ve geleceği” başlığını okudu. İmamoğlu, Türkiye’nin bugününe dair tespitlerin olduğu kitabı teslim alarak, “Bakalım o günden bugünü nasıl görmüş kıymetli hocamız” dedi. Hilal Özdağ da annesinin TV’de gördüğü haberlere çok kızdığını ve sinirlendiğini belirterek, “Oğlundan ziyade, ülke için üzülüyor. Bizlere söylemek istediklerini, arka arkaya söylüyor. ‘Anne’ diyorum, ‘Tamam, gözünü seveyim.’ ‘O zaman, geçen sefer olduğu gibi, lütfen benim söylemek istediklerimi yaz kızım’ dedi. Eğer müsaadeniz olursa, zihninden geçenleri sizinle paylaşmak isterim” diye konuştu ve annesinin şu sözlerini aktardı:
Silivri'ye bir nöbetçi yeter!
“Evlatlarım; birkaç hafta önce, Ümit'i ziyaret için Silivri'ye gitmeden önce, bana, ‘Anne aman dikkatli konuş. Bak bir de 90 yaşındaki annemizi ziyaret için Silivri'ye gitmek zorunda kalmayalım’ dediler. Sonra, geçtiğimiz pazar günü, ‘Anne, salı günü Ekrem Başkan ve Mansur Başkan sana geçmiş olsun ziyaretine geleceklermiş. Aman anne, bu ziyaret basının daha da çok ilgisini çekecektir. Çok dikkatli konuşmak bak. Bir aileden Silivri'ye bir nöbetçi yeter’ dediler. ‘Hatta’ dediler, ‘Geçen seferki gibi düşündüklerini söyle, biz yazalım. Sen kontrol et. Yazılı bir metne bağlı kal ki, belagata kapılıp gitme Silivri'ye dek’ diye eklediler. Ben de dedim, ‘Evladım, emekli de olsa, hukukçuyum. Anayasanın 26. maddesi değişti mi? Düşüncelerimi, eleştirilerimi ifade edemez miyim?’ Dediler ki, ‘İfade edersin ama bunun bir bedeli olabilir. O bedel de Silivri'ye dek gitmene neden olabilir. Bizim zamanımızda ‘şaka gibi’ diye bir ifade yoktu. Ama şimdilerde var, öyle değil mi? Ve bu söylediklerim, gerçekten şaka, ama kötü bir şaka gibi değil mi?”
Sizlerden tek bir isteğim var!
“Ben, 1950’lilerin sonlarında İstanbul Hukuk Fakültesi'nde okurken, Gazetecilik Enstitüsü’nün iki yıllık programından da mezun oldum. Ve o zamanın Vatan Gazetesi'nde, stajyer muhabir olarak çalıştım. Bağımsız yargı, bağımsız basının sağlıklı bir demokrasinin vazgeçilmez organları olduğunu bilirim. Demokrasinin organları, bağımsızlıklarını kaybettiklerinde, organ değil, araç haline gelirler. Neyse; en iyisi evlatlarımın uyarılarına kulak verip, daha fazla bir şey söylemeyelim. Sevgili Ekrem Başkan, Mansur Başkan, siz bana geçmiş olsun ziyaretine geldiniz, hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Ama sizlere de geçmiş olsun. Ekrem Başkan, daha konuşmanız bitmemişti ki, hakkınızda soruşturma açıldı. Bildiğim kadarıyla yenileri de açılıyor. Aslında açılan soruşturmalara, hukuken bir tedbir olan tutuklamanın, cezalandırma aracına dönüştürülmüş olmasına bakınca, doğrusu bütün ülkeme geçmiş olsun. Sizlerden Türkiye adına tek bir isteğim var: Bir araya gelin, birlik olun, akıl ile bilim ile barış içinde, sağlıklı bir demokrasi için yürütmenin, yargının, yasamanın, bağımsız olduğu ve birbirini denetlediği bir sistem içinde, demokratik, laik, tam bağımsız Türkiye için çalışın.”
Biz hep bir aradayız
Bu satırlara, “Söz veriyoruz anneciğim, söz veriyoruz. Hiç endişeniz olmasın. Biz, her türlü bir aradayız. Hiç endişeniz olmasın” yanıtını veren İmamoğlu ve Yavaş, Özdağ’ın annesini ziyaretin ardından kameraların karşısına geçti. İlk değerlendirmeyi yapan Yavaş, “Daha önce ben, Ümit Özdağ'ı ziyaret imkanı bulmuştum. Bugün de evi ziyaret ederek, annesine de tekrar bir geçmiş olsun dedik. Hepinizin beklentisi hem de üstelik bir hukukçu olarak, tutukluluğu bir tedbir olması, delilleri karartma ihtimali olmaması nedeniyle mutlaka tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bunların iktidara da zarar verdiğini düşünüyoruz. Haksız tutuklama olduğundan da şüphemiz yok. Bir an evvel kendisinin tahliye edilmesini hem ailesinin hem de partisinin başına geçmesini, ülke içinde kendi taleplerini, dileklerini bir an evvel toplumla diliyoruz. Ve kendisine buradan tekrar geçmiş olsun diyoruz” ifadelerini kullandı.
Yargı ellerinde oyuncak olmuş
“Ne yazık ki haksız, hukuksuz yargılamaların, tutuklamaların, iddianamelerin gündemimizin ve günlerimizin normal akışının bir parçası günler, aylar yaşıyoruz” diyen İmamoğlu, “Çok üzücü. Memleketimizin çok derin sorunlarının olduğu bir dönemde; yargının siyasetin, iktidarın bir aleti gibi hareket ettiği hususlar, hepimizin canını yakmakta. Milletimizin huzurunu kaçırmakta. Elbette Türkiye'de bir siyasi partinin genel başkanın hukuksuz bir biçimde tutuklanması, sadece o siyasi partinin ya da genel başkan vekilinin ya da genel başkanının konusu değildir ve olamaz. Hepimizin konusudur. Çünkü bu, bir demokrasi ve hukuk sorunudur. Bu anlamda biz, elbette hem Ümit Özdağ'ın hem Zafer Partisi'nin yanındayız. Bu ülkede siyasetin özgür bir biçimde yapılması, ülkemizin kalkınması demektir” şeklinde konuştu.