SES üyeleri adına okunan açıklamada, bugüne kadar yedi kez yapılan toplu sözleşmelerde kamu emekçilerinin sadece kaybettiği vurgulanırken, yetkili sendika Memur-Sen’in bu kayıpta ciddi pay sahibi olduğu dile getirildi. “Memur-Sen kimi zaman iktidarın teklifinden bile daha düşük oranlarla masaya oturdu” denilen açıklamada, “Bu sistem bizlere temsil değil, aşağılanma reva görüyor” denildi. Grev hakkı olmadan yapılan sözleşmelerin meşruiyetini sorgulayan SES, “Yasal yollar kapatıldığında fiili meşru mücadele tek yoldur. Hak verilmez, alınır; zafer sokakta kazanılır” ifadeleriyle kamuda ortak mücadelenin zorunluluğuna dikkat çekti.
Hesap sorulsun
Eylemde, sendikanın 14 Mart’taki iş bırakma eyleminde yaşanan bir saldırı da gündeme getirildi. SES temsilcisine yönelik saldırının hastane idaresi tarafından örtbas edilmeye çalışıldığı, saldırganın ödüllendirilerek korunup kollandığı ifade edildi. “Saldırgan nöbetten muaf tutulurken, saldırıya uğrayan temsilcimize uyarı cezası teklif edildi” denildi. SES’liler bu tabloyu, “İktidarın baskısı idareler eliyle hastaneye taşınıyor” diyerek teşhir etti.
TİS talepleri açıklandı
SES tarafından kamu emekçileri adına dile getirilen toplu sözleşme talepleri arasında yoksulluk sınırı üzerinde tek kalem maaş, ücretsiz ve anadilinde sağlık hizmeti, 35 saatlik haftalık çalışma süresi, işyerlerinde 7/24 kreş hizmeti, yıpranma payı, kadınlara regl izni ve 8 Mart-25 Kasım günlerinde izin hakkı gibi başlıklar öne çıktı. “Demokratikleşme işyerlerinden başlar” diyen SES, yöneticilerin yukarıdan atama ile değil, çalışanlar tarafından seçilmesini istedi.
Geçinemiyoruz
Eylemde konuşan KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, kamu emekçilerinin ağır çalışma koşullarına rağmen geçinemediğini vurguladı: “Haftada 60 saate varan fiili çalışma saatleri var. Öğretmenler sınav kuyruğunda, sağlıkçılar ek nöbette, PTT emekçileri kargo taşımakta. Hepimiz katmerli biçimde çalışıyoruz ama daha da yoksullaşıyoruz.” İktidarın yirmi yılı aşkın süredir sürdürdüğü politikaların ve sendikal mücadelenin içini boşaltan sarı sendikacılığın bu tabloyu doğurduğunu belirten Yılmaz, “Bu sefaletin bir sorumlusu iktidarsa, bir diğeri Memur-Sen’dir. Ali Yalçın’a sesleniyoruz: Çık ve özür dile” dedi. Yılmaz, tüm kamu emekçilerini “4688 sayılı yasa ile yürütülen göstermelik sözleşme düzenine” karşı birlikte mücadele etmeye çağırdı: “Sendika yasası, grev hakkı ve barajsız örgütlenme mücadelesinden vazgeçmiyoruz. Tüm sendikalara çağrımızdır: Ya bu düzene razı gelecek ya da emekçinin yanında duracaksınız”
Susmak yok
SES Merkez Yürütme Kurulu üyesi Eylem Kaya Eroğlu ise konuşmasında sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin uğradığı saygınlık kaybını ve tükenmişliği gündeme getirdi. “Yöneticilerin liyakatsizliği, mobbing ve sistemin çöküşü artık günlük hayatın parçası oldu. Bizler yaşadığımız bu yozlaşmayı bizzat tanık olarak görüyoruz” dedi. Zeynep Kamil Hastanesinde saldırıya uğrayan işyeri temsilcisi Sadık’ın yaşadıklarını hatırlatan Eroğlu, “Şiddet karşısında başhekim susarsa, bu hastanede yaşanacak her şiddetin birinci sorumlusu da kendisidir” diye konuştu. Sağlık sisteminde şiddetin önünü açan iktidar politikalarına ve buna boyun eğen idarecilere karşı mücadeleye devam edeceklerini söyleyen Eroğlu, “Başka bir sağlık sistemi mümkün. Biz SES olarak bu mücadeleyi büyüteceğiz.” dedi.