Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
15°
Ara
Damga Manşet Haber Cezasızlık algısı var!

Cezasızlık algısı var!

Enstitü Sosyal, "Türkiye'de Adalet Sisteminde Suç ve Çocuk" başlıklı bir araştırma yaptı. Araştırmada, çocuk suçlarında "cezasızlık" algısının belirleyici olduğu, caydırıcılık ve ıslah için mevcut hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiği belirtildi

Okunma Süresi: 4 dk

Enstitü Sosyal'in “Türkiye'de Adalet Sisteminde Suç ve Çocuk" başlıklı araştırması, çocuk suçlarında "cezasızlık" algısının belirleyici olduğunu, caydırıcılık ve ıslah için mevcut hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Uzman akademisyenler, hukukçular, ceza infaz kurumu çalışanları ve sosyal hizmet uzmanlarının katılımıyla hazırlanan araştırma raporunda, cezasızlık algısının suçu olağanlaştırdığı, mevcut güvenlik tedbirlerinin çocukların ıslahına yeterince katkı sağlamadığı ve hakimlerin takdir yetkisini sınırlayan hükümlerin adalet duygusunu zedelediği vurgulandı. Raporda ayrıca, çocuklara yönelik tekerrür hükümlerinin uygulanmamasının yeni suçların önlenmesi açısından risk oluşturduğu, bu nedenle pedagojik ve sosyal destek temelli yeni modellerin geliştirilmesi gerektiği ifade edildi.

Planlama yapılmalı

Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü Dr. İpek Coşkun Armağan, AA muhabirine, son dönemlerde görünürlüğü çok fazla artan suça karışmış çocuklarla ilgili bütünsel bir bakış sunmak için söz konusu raporu hazırladıklarını söyledi. Bu konunun sadece suçun işlendiği anla ilgili bir mesele olmadığını belirten Armağan, “Suç işlenmeden önceki süreç, suç işlendikten sonraki yargılama süreçleri, akabinde infaz süreci ve infaz sonrasındaki süreçlerini değerlendirmemiz gerekiyor. Suçu işleyen bir çocuk cezasını çektikten sonra yine topluma karışıyor ve burada sonrasıyla ilgili de planlama yapmak gerekiyor” diye konuştu. Çocuk adalet sistemine dair tartışmaların sadece hukuki değil, sosyal ve psikolojik bir zeminde yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Armağan, çalışmada en çarpıcı tespitlerinden birinin "suçun tekerrürü" olduğunu bildirdi.

İlkokul yaşı kritik

Armağan, "Bugün suça karışmış pek çok çocuğun arka planına baktığınızda onlarca, hatta yüzlerce suç kaydı olabiliyor. Bu durumda neye bakmamız gerekiyor. Bu tekrarlar yaşanırken, yapısal müdahaleler ne olmalı veya ne olmamış? Burada eğitim kurumları, sosyal hizmet kurumları, sağlık kurumları, yerel yönetimler ve adalet kurumları, bunların hepsinin bütünsel ve büyük bir koordinasyonla bu tekrarı engelleyici bir rol oynaması gerekiyor” ifadelerini kullandı. Çocukların ilk suça karıştıkları dönemde doğru ve etkili bir geri bildirim alamadıklarını, bunun da cezasızlık algısını güçlendirdiğini dile getiren Armağan, “Çocuklar ilk kez suça karıştığında, özellikle 12 yaş altı için söylüyorum, aldıkları ilk geri bildirim çok önemli. Kurumlar, aileler ve diğer yapılar, bu davranışa nasıl tepki veriyor? Burada tutarlı bir şey varsa biz çocukta iyiye doğru bir davranış değişikliği yapabiliriz. Ama ilk tepkilerimiz çocukta bunu hedefleyen bir davranış değişikliğine dönük olmazsa, çocuk cezasızlık algısına kapılıyor ve caydırıcı olmuyor. Erteledikçe çocuktaki dönüşümü zorlaştırıyoruz. İlkokul yaşı çok kritiktir, çocuklarda olumlu davranış değişikliği geliştirebilmemiz için en kıymetli yıllardır” dedi.

Kontrol mekanizması

Armağan, Türkiye'deki mevcut güvenlik tedbirlerinin sınırlı ve etkinlikten uzak olduğunu söyleyerek, “Tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığına dair bir kontrol mekanizması kurulmalı. Biz raporda, somut olarak 'tedbir mahkemeleri' oluşturulmasını önerdik. Aksi halde tedbire uymayan çocuklarla ne yapılacağı bile bilinmiyor. O yüzden suç tekrar tekrar devam ediyor. Çünkü çocuk her şeyin cezasız olduğunu düşünüyor. Bu da suçun niteliğinin giderek ağırlaşmasına neden oluyor. Ne yazık ki çetelerle, suça karışma eğilimi artıyor. 16-17 yaş sonrası olumlu değişim daha zor oluyor” şeklinde konuştu. Çocuk suçluluğunun yalnızca adalet sistemiyle sınırlı bir konu olmadığına işaret eden Armağan, medyanın da sorumlu bir dil ve yayıncılık anlayışı geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Armağan, dijital mecralar üzerinden çocuk suçluluğunu özendiren içeriklerin yaygınlaştığına dikkati çekerek, kanunda suçun niteliği ve tekerrür durumuna bakılmaksızın uygulanan indirimlerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi.

TEDBİR TAKDİRE BIRAKILMAMALI!

Enstitü Sosyal'in çalışmalarına destek sağlayan Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akgün ise çocuk adalet sistemi üzerine yaptıkları toplantılarda mevzuatın tutarlığı ya da tutarsızlığının ele alındığını aktardı. Akgün, yargılamaların uzun sürmesinin pratikte büyük sorun teşkil ettiğini söyleyerek, çocukların suça tekrar karışmasını önlemek amacıyla alınacak tedbirlerin sadece ceza boyutuyla değil, koruyucu ve destekleyici tedbirler ile sosyal faktörlerin bir arada düşünülmesi gerektiğini ifade etti. Gündemdeki yasa tasarısında, çocuklar için uygulanmayan "tekerrür" hükümlerinde bazı istisnaların öngörüldüğüne dikkati çeken Akgün, bu tasarının yasalaşması durumunda, özellikle "kasten öldürme" gibi ağır suçların tekrar işleyen 15-18 yaş grubundaki çocuklara, hakimin takdirine bağlı ve istisnai bir durum olarak ceza indirimi uygulanmamasının mümkün hale gelebileceğini belirtti. Akgün, "Suça karışan çocuk, ilk suçla teması halinde bir reaksiyonla karşılaşmalı. Bu reaksiyon, ceza olmak zorunda değil. Ancak bizim mevcut ceza kanunumuzdaki 31. madde düzenlemesinde, 12 yaşını doldurmamış olanlar açısından ceza verilemediği gibi, koruyucu destekleyici tedbirlere karar verilmesi de takdire bırakılmış durumda. Bunun takdirden çıkarılması gerekmektedir” ifadesini kullandı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *