Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, ziyaretine ilişkin yaptığı genel değerlendirmede, “Birleşmiş Milletler 80. Genel Kurulu ve hemen akabinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Donald Trump'ın davetine icabetle Washington'a yaptığım ziyareti tamamlamış bulunuyoruz. Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden yine çok sayıda devlet ve hükümet başkanının iştirak ettiği Genel Kurul görüşmelerine, Türkiye olarak, güçlü bir katılım sağladık. Bu yılki Genel Kurul’a özel olarak Gazze'deki soykırım, genel olarak Filistin davası damgasını vurdu” ifadelerini kullandı.
Kapsamlı bir görüşme
ABD ziyaretinin ikinci ayağında, Donald Trump'la çok kapsamlı bir görüşme yaptıklarını belirten Erdoğan, “Kendisiyle gündemimizdeki birçok meseleyi değerlendirdik. Evvel emirde ticaret ve yatırım ilişkilerimizi müşterek menfaatler temelinde geliştirmek için atılabilecek adımları görüştük. 100 milyar dolar ticaret hacmi hedefimize ulaşmak için gümrük vergilerinin gözden geçirilmesi dahil, ticareti kolaylaştırıcı adımlar hakkında görüş alışverişinde bulunduk. Savunma alanında iş birliğinin önünü açacak adımları, yapıcı bir bakış açısıyla irdeledik. Görüşmemizin temel konularından birini de Gazze'deki mezalimin sonlandırılmasına yönelik atılabilecek adımlar teşkil etti. Suriye'deki istikrarın muhafazası ve Ortadoğu'da barış ortamının hakim kılınabilmesi konusunda da çok ayrıntılı fikir teatimiz oldu. Birleşmiş Milletler'deki temas ve çalışmalarımızın, değerli dostum Sayın Trump'la görüşmemizde aldığımız kararların ülkemiz, milletimiz ve bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” dedi.
Hedef 100 milyar dolar
“Beyaz Saray'da Sayın Trump ve heyeti tarafından gayet iyi ağırlandık. Washington'dan memnun ayrılıyoruz” diyen Erdoğan, “Atılan çamurlarla kirletilemeyecek kadar güzel bir ziyaretti. Sayın Başkan’la samimi, yapıcı ve verimli bir atmosferde görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Zaten Sayın Trump ile ilişkimiz, malum geçmişten bu yana çok iyi. İlk döneminde farklı bir diyaloğumuz vardı, o devam ediyor. Bu durum inanıyorum ki; Türk-Amerikan ilişkilerine de olumlu yansıyacak. Bugüne kadar, dostlarımızla konuşurken açık, net ve ilkeli bir dil kullandık ve kullanıyoruz. Sayın Trump da açık konuşmayı seven, düşüncelerini perdesiz dillendiren bir siyasetçi. Amerika ile ilişkilerimizi, karşılıklı saygı temelinde ilerletiyoruz. Tek görüşmeyle her meseleyi halletmek, tabii ki mümkün değil. Fakat bu temas, birçok konuda anlamlı ilerleme sağlamamıza yol açtı. İki ülkenin ticaret hacmi de potansiyeli de ortada. 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefimiz var. Liderler olarak bunu harekete geçirecek politik iradeye sahibiz. Görüşmemizde ticaret ve yatırımların yanı sıra Gazze'deki insani felaketi ve Suriye konusunu da ele aldık. Sayın Trump'ın küresel barış vizyonunu ben de destekliyorum. Akan kanın durması noktasında iki tarafta da bir mutabakat söz konusu. İnşallah bu konuda da kısa sürede bir açılım sağlarız. Yemekte de bütün bu konuları her yönüyle ele alma fırsatını bulduk. Gerek şahsım, gerek bakan arkadaşlarımla birlikte bunları değerlendirdik” ifadelerini kullandı.
İki devletli çözüm
Trump'la yaptığı görüşmede Gazze'de devam eden soykırımın gündeme geldiğini ifade eden Erdoğan, “Sayın Trump ve bölgemizdeki bazı ülkelerin liderleriyle yaptığımız toplantılar hep verimli geçti. Trump'la yaptığımız toplantıda da bu yapıcı yaklaşımı gördük. Gazze'deki katliamları sonlandırma iradesinin ortaya konulması açısından buluşmamız çok çok önemliydi. Sayın Trump toplantıda Gazze'deki çatışmaların son bulmasını, kalıcı barışa ulaşmanın gerekliliğini ifade etti. Biz de Gazze'de ve Filistin'in tamamında önce ateşkese, sonra da kalıcı barışa nasıl ulaşılabileceğini anlattık. Orada bir anlayış birliği oluştu. Beyaz Saray'daki görüşmemiz, New York'taki toplantımızın devamı niteliğindeydi. İki devletli çözümün bölgede kalıcı barışı sağlayacak formül olduğunu, mevcut durumun sürdürülemeyeceğini ifade ettik. Sayın Trump da mevcut durumun böyle devam edemeyeceğinin farkında. Türkiye olarak temel hedefimiz, Gazze'deki katliamların bir an önce sona ermesidir. Çocukların, kadınların ve masum sivillerin hayatını kaybettiği bir tabloyu güvenlik gerekçesiyle açıklamak mümkün değildir. Kimsenin şüphesi olmasın, Gazze'ye kalıcı ve adil barış gelene kadar bu meseleyi gündemde tutmaya devam edeceğiz. Bunun için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz ve yapacağız” diye konuştu.

İSRAİL GİDEREK YALNIZLAŞIYOR!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Genel Kurul'da bir kez daha gördük ki; İsrail zulmüyle, işlediği insanlık suçlarıyla artık yalnızlaşmaya başladı. Sözün bittiği yerde fotoğraflar bizim hislerimize tercüman oluyor. Bir deri bir kemik kalmış çocuğun ayakları her şeyi dile getiriyor. O yavrunun işler acısı hali bir yandan zalimleri işaret etti, bir yandan zulme seyirci kalanlara esaslı bir hakikat tokadı indirdi. Yıkıntılar arasındaki insanlar, ellerinde kovalarla, tencerelerle bir kap yemek alabilmek için bakan çaresiz gözler, bize Gazze'yi anlattı. İşte o kareler bize, “duramazsın”, “dinlenemezsin”, “yorulamazsın” dedi. Biz de anlatıyoruz, çare arıyoruz, onlara yardım için çabalıyoruz. Çok şükür, adaleti ve vicdanı savunanlar olarak bugün dünden daha güçlüyüz. Filistin Davası, bugün dünden çok daha biliniyor. Vicdanlı insanların tüm çığlıkları, İsrail'i bugün dünden çok daha rahatsız ediyor. Bakınız bir avuç ülkenin dışında İsrail'in yanında duran artık var mı? Artık kimin haklı, kimin haksız, kimin mazlum, kimin zalim olduğunu gördükleri için bu tablo ortaya çıktı. Biz, “İki devletli çözüm” dediğimizde, duymazdan gelenler, artık bizimle aynı safta yer alıyor. Gazze'nin çocukları için, Kudüs'ün onuru için, Mescid-i Aksa'nın haysiyeti için konuşuyoruz. Bunca katliama, soykırıma, insan hakları ihlallerine imza atanlar hem hukuk, hem tarih önünde hesap verecek. O gün geldiğinde tıpkı bugün olduğu gibi Gazze, Filistin toprağı olacak ve bu yaralar sarılacak. Doğrusu ben buna inanıyorum” dedi.

VİCDANLAR HALA SUSMADI
Çok sayıda devletin Filistin'i tanıdığını hatırlatan Erdoğan, “Bu tanıma kararları, bir anlam taşıyor. Zulmün karşısında tarafsız kalmak, aslında zalimi cesaretlendirir. Bu kararların tam anlamıyla amacına ulaşmasının yolu, İsrail'e yönelik uluslararası baskıyı artırmaktan geçiyor. İsrail'i iki devletli çözüme yaklaştıracak formül, uluslararası toplumun, hukukun, sivil toplum kuruluşlarının, kanaat önderlerinin bir ve beraber tutum takınmalarıdır. Netanyahu ve katliam şebekesi ne derse desin, umut hep vardır. İşte Filistin'i tanıyan bütün ülkelerde zalimlerin boğuk sesi, mazlumların çığlığını bastırmakta yetersiz kalıyor. Zannetmesinler ki yıkıntılar arasında Özgür Filistin hayalleri kuran çocuklar yalnız değil. Ülkeler, liderler ve en önemlisi halklar, onları görüyor, duyuyor, biliyor. Nitekim bu yıl, Filistin'le ilgili ana salonda yapılan toplantı önemlidir. Benim 13 yıldır geldiğim Birleşmiş Milletler toplantılarında böyle bir zirve olmamıştı. Macron'un yönettiği, Suudi Arabistan temsilcisinin bulunduğu o toplantı, o salondaki katılım, ilk defa bu denli yüksek, bu denli heyecan doluydu. Filistin'i tanıma iradesi gösteren devletler, “adalet hala var, vicdan hala susmadı” mesajını çok güçlü bir şekilde ortaya koydu. Artık, diplomatik olarak tanımanın da gerekleri yapılmalı ve bu devletin mazlum, mağdur halkının yanında yer almalılar. Birlikte Filistin'i bu zulüm ve soykırım karanlığından inşallah kurtaracağız. Çünkü Filistinli çocuklar, kadınlar, erkekler dünyanın diğer bölgelerindeki insanlar kadar yaşama hakkına sahipler” ifadelerini kullandı.

BARIŞ ODAKLI YOL HARİTASI
Türkiye'nin dış politikasının barış temelli olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Barış odaklı yol haritaları inşa ediyoruz, adımlarımızı da ona göre atıyoruz. Çünkü adil bir barışın kaybedeninin olmayacağına inanıyoruz. Savaşlar, çatışmalar, gerginlikler dünyaya insan, zaman, aynı zamanda da kaynak kaybettiriyor. Ukrayna-Rusya savaşını ele alalım. Sizce orada sadece bu iki ülke mi kaybediyor? Herkese kaybettiren bir süreç var orada. Savaş böyle. Biz bu gerçeği bildiğimiz için savaşların yerini sulh, çatışmaların yerini huzur ve istikrar alsın, istiyoruz. Tabii savaşları başlatmak kolay, ama bitirmek zor. Bu nedenle öncelikle çevremizdeki çatışma alanları olmak üzere tüm bölgelerde barış için gayret gösteriyoruz. Çabalarımızın beyhude olmadığını aldığımız neticelere bakılırsa görmek mümkün. Karadeniz Tahıl Koridoru, esir takasları, İstanbul müzakereleri bu sonuçlardan bazıları. Akan kan durana kadar, biz Türkiye olarak mücadelemize devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

TERÖRİSTLERİN SURİYE'DE YERİ YOK!
Suriye Devlet Başkanı Şara'nın BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmayı değerlendiren Erdoğan, “İsrail saldırganlığının, Filistin ile sınırlı kalmayacağını, bölgemizde de yansımaları olacağını daha önce söylemiştim. İsrail'in İran, Lübnan, Yemen ve Suriye'de pervasız saldırılarına şahit olduk. Suriye'de hem İsrail tarafından yapılan fiili saldırıları, hem de Suriye'nin barış ve istikrar gayretlerini baltalama girişimlerini gördük. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ile New York'ta son durumu, Türkevi'nde ele aldık. Bu yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılmaları Suriye hükümetinin uluslararası meşruiyeti için çok çok önemliydi. Suriye ekonomisinin ve altyapısının yeniden ayağa kalkması da çok önemli. Suriye ile her alanda iş birliği projeleri geliştiriyoruz, her zaman Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne önem veriyoruz. Araplar, Türkmenler, Kürtler, Sünniler ve Nusayriler, Dürziler, Hristiyanlar. Yani tüm kimlikleriyle Suriyelilerin yan yana barış içinde yaşadığı bir ülke istiyoruz. Suriye yönetimi de bizimle aynı duyguları paylaşıyor. Bunu dinamitleyecek hiçbir girişime göz yummayız. Terör örgütlerinin Suriye'nin geleceğinde yeri yoktur, olamaz. Uluslararası toplum da Suriye'de barış ve istikrar için adımlar atmalı. Bölgedeki terör örgütlerini cesaretlendirici faaliyetlerden uzak durmalı. Özellikle Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılmasını da çok ama çok önemsiyoruz” dedi.

KİMSE BİZE DİZ ÇÖKTÜREMEZ!
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçmişte sözlediği, “İç kalemizde gedik açılırsa bunu toparlamak meşakkatli olacaktır. Hepimiz bedel öderiz. Milletini seven, kendini bu topraklara ait hisseden kimsenin kaybetme iklimine fırsat vermeyeceğine inanıyorum” sözlerinin hatırlatılması üzerine, “Benim o ifadem çok çok kararlı bir duruşun yansıması, tespitiydi. İç cephe vurgumuzla ülkemizin her alanda güçlenmesi, birlik ve beraberliğin kuvvetlendirmesi ihtiyacını ifade ettik. Nitekim sonrasında başlatılan 'Terörsüz Türkiye' girişimiyle bu süreç devam etti. İnşallah ülkemiz 'Terörsüz Türkiye' hedefine ulaşacak ve geleceğe daha güçlü bir şekilde yürüyeceğiz. Milletimizi bölen, ayrıştıran, kardeşliğimizi zedeleyen her girişim, aslında bizi içerden yıkmaya çalışan güçlere hizmet ediyor. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Bizim iç cephemiz güçlü olursa dışarıda kimse bize diz çöktüremez, bize dayatmalar yapamaz. Ülkemizi sadece iç cephe konusunda değil, şu anda her alanda güçlendiriyoruz. Savunma sanayi, teknoloji hamleleri, ekonomi ve daha birçok alanda atılımlarımızı, artırarak devam ettireceğiz. Bizden sonraki nesillere tam bağımsız ve müreffeh bir Türkiye bırakmakta kararlıyız” diye konuştu.